Ana içeriğe atla

İnsanlar, hayvanlardan ne öğrenebilir ki?

 


Dünyadaki en zeki hayvan sizce hangisidir? Yunuslar? Ahtapotlar? Goriller?

Aslında buna karar vermeden önce zeka’nın ne demek olduğunu anlamak gerekir. En basit tanımıyla zeka: edinilen bilgi ve becerileri uygulayabilme becerisidir. Yani öğrenilenden yararlanma ve yeni çözüm yolları bulabilme yeteneğidir. Ancak bu tanımı reddedebilirsiniz çünkü zekanın net bir tanımı yoktur.

Zeka kavramının tanımlanma şekli psikolojinin doğuşundan bu yana birçok kez değiştirildi. Birkaç örnek zeka tanımından bahsetmek gerekirse zekanın;

-          Düzensiz olduğu düşünülen bir durumda, düzenin algılanmasını sağlayan zihinsel bir nitelik

-          Düşünmede, çeşitlilik, esneklik, hız

-          Yaratıcılık, doğru çözüm bilmediğinde doğaçlama

-          Geçerli bir sonuca ulaştıran hayal kurma yeteneği

-          Doğru tahminde bulunabilme, çok amaçlı planlar yapabilme yeteneği

Gibi bir çok tanımı vardır.

Ancak insanlar için genel kabul görmüş görüş birliğine ulaşılan bazı noktalar da vardır. Bunlar kısaca şunlardır;

-          İnsanın zekasını oluşturan temel ögeler insana kalıtımla geçer

-          İnsanın dünyaya geldiği bu bilişsel güçler, bireyin içerisinde yaşadığı çevreyle etkileşerek yeteneklere dönüşür.

-          İnsan bu yeteneklerini kullanarak çevresine uyum sağlar

Aslında konumuz bir hayvanın ne kadar zeki olabileceği. Ama yine de size insanlar üzerinde genel kabul görmüş zeka kuramlarından bahsetmek istedim. Yani özetle her insan kendi çevresi, kendi ortamı içerisinde bilişsel yetilerini kullanıp ona göre beceriler elde ettiği için bazı insanların geri zekalı olduğunu düşünmemizin sebebi, onlardan farklı bir ortamda bilişsel yeteneklerimizi geliştirdiğimizden kaynaklanıyor. Yani burdan çıkarılacak sonuç, her insan kendisine göre akıllıdır.

Aslında aynı şekilde her hayvan da kendisine göre akıllıdır. Evet insanlar hata yapar ancak vahşi doğa hatayı kabul etmez.  Bir ahtapot kendini kamufle edemezse ölür, bir ceylan koşarken bir yere takılıp düşerse yem olur. Bu yüzden hayvanlar da düşünmek zorundadır. Sadece hayatta kalmak için içgüdüleriyle yaşamadan, kafalarını kullanarak kendilerine pratik çözümler de bulabiliyorlar.

Örneğin Yunuslar deniz tabanında yiyecek ararken burunlarını süngerle korumayı öğrenmişler. Aynı zamanda bunu yavrularına da öğretebiliyorlar.

Şempanzelerin yavrularına çubuk kullanarak beyaz karıncaları yakalamayı öğrettikleri gözlenmiş.

Japonyada kargaların cevizlerin kabuklarını kırmak için otomobillerden yararlandıkları gözlemlenmiş. Hatta kırılan bu cevizleri toplamak için yayalara yanan yeşil ışığı bekledikleri gözlenmiş. Bir çok insan yeşil ışığı beklemez bile. Kargalardan yararlanmak isteyen Fransızlar 2018 yılında kargaları bir eğlence parkında çöp ve sigara izmaritleri toplamaları için eğitmişler. Çöpü atıyorsun, yiyeceği kapıyorsun. Güzel bir anlaşma.

Yani doğada tüm hayvanlar sadece içgüdüleriyle yaşamıyor. Ortada bir bilgi alışverişi var.

Peki dünyadaki uzaylıya en yakın yaratık olarakta tanımlanan ahtapotlar ne yapıyor?

Yani Futbol skor tahminleri dışında. Ahtapot Paul’ü daha önce duydunuz mu? 2010 Dünya kupasında Almanya’nın oynadığı maçların hepsinin sonuçlarını doğru tahmin eden bir ahtapot. Tahminlerini şöyle yapardı: Paul’ün akvaryumuna iki şeffaf kutu daldırılırdı. Bu kutuların üstlerine Almanya ve rakip takımın bayrağı yapıştırılırdı. Paul ise istediği bir kutuyu açarak içindeki yemi yiyordu. Bu şekilde maç tahminini yapıyordu. İnsanlar da onu hayretler içinde izliyordu. Dünya kupası bittikten birkaç ay sonra Paul öldü. Ancak beni heyecanlandıran ahtapotun hangi kutuyu seçip içindeki yemi yediği ve insanların bunu o günkü maç sonucuyla ilişkilendirdikleri değil. Beni heyecanlandıran başka bir ahtapot. Bir ismi yok ama bir belgeseli var. Belgeseli söylemeden önce size biraz bu canlılardan bahsetmek istiyorum

Mesela içerisine hapsoldukları bir kavanozun kapağını açarak kavanozdan kurtulabilirler. Kamuflaj becerileri vardır. 3 kalbe ve 9 tane beyne sahiptirler. Merkezi beyin sinir sistemini kontrol eder. Kalan sekiz beyin ise her bir kolunda birer tanedir. Yani bu bizde olsa kollarımızın kendi zihinlerinin olması gibi olurdu. Yoksa var mı?

İnsanlara benzerler. Sosyaldirler, meraklıdırlar, öğrenebilirler ve bir insanla arkadaşlık kurabilirler. Bu videoyu hazırlarken izlediğim belgeselden öğrendim bunu. Belgesel bir Netflix belgeseli. İsmi de Ahtapottan Öğrendiklerim. Belgeselde Stresli hayatında kendini bu hayattan soyutlamak için doğal dünyaya girmeyi derinden arzulayan, hayalleri yıkılmış ve kökten değişmek isteyen bir belgeselcinin hikayesinden bahsediyor. Bir gün dalış yaptığında suyun tabanında gördüğü esrarengiz görüntünün ne olduğunu anlamaya çalışıyor. Ahtapotla tanışmaları bu şekilde gerçekleşiyor. Adam onu her gün ziyaret ettiğinde ne olacağını merak ediyor ve böylelikle bir ahtapotun hayatına girmiş oluyor. Aynı zamanda bunu bir belgesel haline getirerek bizlerle de paylaşıyor.

Aslında insan bir şeyle ne kadar içli dışlı olursa, onun hakkında o kadar bilgi edinir. İşte asıl heyecan o bilgilerin birbirlerini tamamlamasıyla meydana gelir. O zaman yaptığın iş sana bir şeyler katar. O zaman gelişirsin. O zaman kendini özel hissedersin.

Her ne kadar kendimizi hayvanlardan ayırsakta, kendimizi onlardan akıllı görsekte onlardan öğrenecek çok şeyimiz var. Mesela ahtapotların yaşadıkları yuvalarını deniz kabuklarıyla süslemelerinden ilham alan The Beatles grubu “Octopus’s Garden” eserini ortaya çıkarmış. Yazları başımızın belası olan sivri sineklerden ilham alınarak daha az acı hissettiren iğneler üretilmiş. Mercedes 2013 yılında aktif gövde kontrol teknolojisini en iyi şekilde anlatabilmek amacıyla, reklam filmleri için tavuklardan ilham almış. Belki bu reklamı hatırlayanlarınız vardır. Sadece sanat ve tanıtım anlamında değil teknoloji ve tasarım anlamında da birçok ihlam almışız. Ağaçkakanların kafa yapılarından ilham alarak uçaklardaki kara kutuları, buzlu sularda donmadan yaşayan balıklardan ilham alarak antifirizi üretmişiz. Kelebeklerden ilham alarak para sahteciliğini engellemeye çalışmışız. Çevremizdeki hayvanlar akıllı bir türe dönüşemeyebilirler. Ama bizi buralara getiren, yine onların becerileridir.


KAYNAKÇA

https://www.tavsiyeediyorum.com/makale_6669.htm#:~:text=Charles%20E.,ba%C4%9Fl%C4%B1%20olan%20%C3%B6zel%20yeteneklerden%20olu%C5%9Fur.&text=Bu%20kurama%20g%C3%B6re%2C%20t%C3%BCm%20bili%C5%9Fsel,ortak%20i%C5%9Flevine%20genel%20yetenek%20denir. : Zeka kuramları Makalesi

https://www.sciencealert.com/for-the-first-time-scientists-have-filmed-chimpanzees-teaching-their-young-to-use-tools : Şempanzeler alet kullanıyor

https://www.quora.com/Other-than-humans-are-there-animals-that-teach-their-children-how-to-work

https://www.youtube.com/watch?v=BGPGknpq3e0 Kargalar ve cevizler

https://www.pbs.org/lifeofbirds/brain/ Kargalar hakkında

https://www.haberler.com/eglence-parkinda-kargalar-izmarit-toplayacak-11138606-haberi/ Çöp toplayan kargalar

https://www.popularmechanics.com/science/animals/g28912650/animal-inspired-technologies/ Hayvanlar Modern Dünyamızı Nasıl Şekillendirdi?

 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SEWOL FACİASI

     16 Nisan 2014 saat 07:30 Güney Kore’de Sewol feribotu ağırlıkta lise öğrencileriyle beraber toplamda 476 kişiyi taşıyordu. Üçüncü kaptan Park Han-kyul ve  dümenci  yani ikinci kaptan Cho Joon-ki dümendeydi. Geminin Maenggol Kanalı'na  girmesine yaklaşık 4 km kalmıştı. Saat 08:20 Üçüncü kaptan,   ikinci kaptana direksiyon sisteminin otomatik pilottan manuel direksiyona geçirmesini söyledi. Çünkü Maenggol Kanalı, bir gemiyi içinden geçirirken aşırı dikkatli olmayı gerektiren güçlü sualtı akıntılarına sahipti. Olay anında koşullar sakindi ve Sewol sıklıkla kullanılan bir rotayı izliyordu. Kanalın farklı bölgeleri sığ suları gibi tehlikelerle doluyken feribotun yolunda şimdilik böyle zorluklar yoktu. Kimilerine göre   ikinci kaptan bu yolu aşmak için yeterinde iyi ve deneyim sahibi değildi. Ancak Kore deniz güvenliği mahkemesi’nin soruşturma raporlarına göre aynı kaptanın farklı gemide birden çok kez bu kanaldan geçtiği belirtiliyordu. Peki gemi kanala yaklaştığı zaman, ik

Süpersonik ses dalgalarıyla orman yangınları sondürülebilir mi?

Ateş pek çok kültürde kutsal sayılır; ışığının beden, ısısının ise ruhu olduğu düşünülürdü. Kimi uygarlıklar ateşe tapındılar. Zerdüştler ateşe, aydınlığa bakılarak ibadet ederler. Çünkü aydınlığın Tanrıları Ahura Mazda’nın fiziksel temsili olduğuna inanırlar. Ortodokslar kutsal Cumartesi günü Kudüs’teki Yeniden Diriliş kilisesinde mucizevi şekilde beliren bir aleve tanık olmak için toplanır. Baharın gelişinde Nevruz ateşi yakılır ve üstünden atlanır. Peki bu ateş nasıl oluşur? Ateşin oluşması için yanabilen bir maddenin tutuşma sıcaklığında oksijen ile temas etmesi gerekir. Yakıt ve oksijen sürekli temas halindeyse yanma sürekli olur. Alevin sönmesi de oksijenin ya da yakıtın yok edilmesi veya sıcaklığın düşürülmesi ile mümkündür. Bir orman yangınının sönmesi için birkaç yöntemimiz vardır. Bunlardan birisi yakıtın tükenmesini beklemektir. Yani tüm orman yok olduğunda yangın sönecektir. Başka bir yöntem ateşin hava ile temasını kesmektir. Bunu da ateşin üzerine su dökerek yapabil

NASA Okyanusları Keşfetmeyi Neden Bıraktı? | Eski haritalardaki canavarlar

     Dünyamızın yüzde 70’i sularla kaplıdır. Kalan %30 luk kısmın yaklaşık %30’u çöl %11’i buz %24’ü ise dağlıktır. Bu durumda insanların Dünya üzerinde normal şartlarda yerleşebileceği yaklaşık %10 alan vardır. Antarktika hariç Dünya’nın neredeyse tüm kıta yüzeyi araştırılmış olsa da okyanuslarımızın sadece %5 lik kısmı keşfedildi ve haritalandı. Bu da demek oluyor ki okyanusların %95i tamamen bilinmezlikten ibaret. Bilinmeyen şeyler genellikle ilgi çekicidir. Çünkü bilinmeyen boşluğu doldurmak insanın hayaline kalmıştır. Okyanusların bu bilinmeyen boşluğunda dans eden deniz kızlarını da hayal edebilirsiniz, devasa bir canavar balina da hayal edebilirsiniz. Büyük keşifler çağı olarak bilinen 1500 lü yıllarda denizciler bilinmeyen sulara yelken açıyorlardı. Bu uçsuz bucaksız sulara yelken açmak o dönemler için cesaret isteyen bir işti. Çünkü bu günkü gibi iletişim imkanlarının olmaması bir yana okyanusların derinliklerinde yaşayan bir canavarla karşılaşabileceklerini düşünürlerdi