Ana içeriğe atla

Hiç beklenmedik paylaşımlarınız, başınıza iş açabilir mi?

 


Elimizin altındaki akıllı telefonlarımızın donanım özellikleri sayesinde birçok işi saniyeler içinde ve zahmetsizce halledebiliyoruz. Bunlardan birisi de fotoğraf çekmek. Bu gün saniyeler içinde herhangi bir şeyi fotoğraflayabiliyoruz. Hatta saniyeler içinde bunu çevremizdeki insanlarla bile paylaşabiliyoruz. Peki şunu hiç düşündünüz mü? Çektiğiniz bir fotoğraf hiç beklenmedik bir sonucu ortaya çıkarabilir mi?

İngiltere’de uyuşturucu satıcısı olan Carl Stewart, sanırım çok sevmiş olsa gerek, markette gördüğü bir Stilton peynirinin fotoğrafını çekti. Bu fotoğrafı uyuşturucuların satılması için kullanılan EncroChat isimli şifreli bir uygulamada paylaştı. Ancak bu uygulamaya polis de sızmıştı. Carl’ın gönderdiği bu fotoğraf incelendi ve parmak izleri saptandı. Saptanan parmak izleri polis veri tabanında ortaya çıktı ve Carl Stewart, 13 yıl hapis cezasına çarptırıldı.

Bir peynir fotoğrafını, parmakların görünürken, sıradan bir telefon kamerasıyla, şifreli bir uygulamada paylaşıyorsun. Sonucunun böyle olabileceğini kim tahmin edebilirdi?

Aslında bu durum, polisin fotoğraftaki parmak izini tarayarak suçlunun bulunmasına ilk örnek değil. 2018 yılında yine benzer bir olay yaşandı.

Birleşik krallıkta tutuklanan birisinin telefonu incelemeye alındı. Telefonun WhatsApp mesajlarında, avucunda uyuşturucu tabletleri tutan bir adamın gönderdiği fotoğraf bulundu.

“Ne satın almak istiyorsunuz” gibi bir metin vardı. Ardından “bunları satıyorum” diyerek bu fotoğrafı göndermişti. Fotoğrafta parmağın ucu değil, orta ve alt kısmı gözüküyordu. Ancak buna rağmen satıcı bulundu ve beraberinde 10 kişiyle beraber tutuklandı.

Birbirimizle konuşmamız ve anlaşmamız için iletişim şarttır. Ancak bu günkü iletişim, geçmiş zamandan çok daha farklı olmuş durumda. Her yıl giderek daha fazla insan sosyal medyaya üye oluyor. Neler yaptığımızı sürekli aktif olarak paylaşıyoruz. İletişimi beğenilerle, kalplerle ve ifadelerle kullandığımız sanal hesaplar aracılığıyla yapıyoruz. Hepimiz yaşam tarzımızı göstermek ve kendimizi sergilemek için bir platfotma seçiyoruz. Bu platformlarda hayatımıza dair bazı şeyler paylaşıyoruz. Alacağımız like’lar uğruna işimizi hatta çalıştığımız yeri bile tehlikeye sokabiliyoruz.

Aslında bir çoğumuz sosyal medyanın uyuşturucu etkisine bağlanmış durumda. Şuna bir bakın. Uyuşturucu kullanmaya başlamadan ve kullandıktan sonraki yıllar içerisinde insanların yüzlerindeki değişim. Aslında sosyal medya da insan ruhunda bu tür etkiler bırakabiliyor.

Sabahtan beri yatağımızdan kalkmamış, elimizde instagram storylerini izlerken, çevremizdekilerin pahalı arabalarını sürdüklerini görmek insanı mutsuz edebiliyor. Ya da lisede salak dediğin bir arkadaşının bu gün inanılmaz beceriler elde ettiğini görmek, sen hala iş- ev giderken arkadaşlarının veya diğer ünlülerin tatillerde sahillerde keyif yapmasını görmek, insanın ruhsal yönden çökmesine sebep olabiliyor.

Her şey bir yana, internette paylaşılan şeyler orda kalıyor. Sosyal medyada yayınlanan hiçbir şey, tamamen özel olamaz. Hatırlarsanız daha geçtiğimiz aylarda whatsapp, gizlilik sözleşmesine güncelleme getirmişti. Tabiki bu sözleşmeyi rekabet kurumu kabul etmedi ancak hala bir çoğumuz facebook kullanmaya devam ediyor ve “facebook kullanıcı verilerini herkese açık hale getirebilecek mi” sorusu hala tartışma konusu.

Ancak şöyle de bir şey var: sosyal medya insanı rezil edebileceği gibi, vezir de edebilir. Bu vezirlere fenomen diyoruz. Tüm Dünya’da internet sayesinde ünlü olan belki de milyonlarca kişi vardır. Bunun bence en büyük örneği Justin Bieber. Söylediği şarkıları taa o zamanlardan youtube’a yüklemeye başlayan Bieber, videolarına tesadüfen tıklayan bir plak yapımcısının onu keşfetmesiyle, hayatı değişti. Ancak 19 yaşlarına geldiği zaman müziğinden çok skandallarıyla öne çıkan bir fenomen olduğu için, ABD’den sınır dışı edilmesi amacıyla bir girişim başlatıldı.Bir dilekçeye 100.000 kişi imza atarsa Amerikan Hükumetinin bu dilekçeye olumlu ya da olumsuz yanıtı verme zorunluluğu bulunuyor. Amerika’nın resmi sitesinde de bulabileceğiniz Justin Bibeber için hazırlanan bu dilekçeye 275.000 e yakın insan imza atmış. Bu dilekçeye verilen cevap ise olumsuz olmuş. Her ne kadar Amerika’dan kovulmadıysa bile, bu olaylar itibarına muhtemelen büyük zararlar vermiştir.

İtibar insanın en büyük varlığıdır. Sosyal medyadaki anlamsız paylaşımlar itibarınıza zarar verebilir.

İnsanlar sizi internetten aratır. Alım satım yapacağınız insanlar sosyal medya paylaşımlarınızı incelemek için az da olsa zaman harcar. Eğer sanal hayatınız ve kendinizi tanıtma biçiminiz zıtlaşıyorsa konuştuğunuz iş üzerinde anlaşamayabilirsiniz. Yani paylaşımlarınız, bunlar gibi başınıza bir çok olumsuz sonuçlar getirebilir.

Sosyal medya platformları iş alanını geliştirmek, Dünya’yı birbirine daha çok yakınlaştırmak için kullanması gereken güzel platformlardır. Ancak şu da unutulmamalıdır ki, paylaştığınız şeyi kimlerin görebileceğini veya başınıza neler getirebileceğini tahmin etmek pekte mümkün değil.

 

 

KAYNAKÇA:

https://www.bbc.com/news/uk-wales-43711477 Whatsapp uyuşturucu satıcısı

https://medium.com/the-criminalist/british-man-arrested-after-posting-a-photo-of-cheese-on-social-media-b4d14ed5dfd9 Peynir fotoğrafını çeken uyuşturucu satıcısı

https://petitions.obamawhitehouse.archives.gov/petition/deport-justin-bieber-and-revoke-his-green-card/ Justin bieber beyaz saray

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SEWOL FACİASI

     16 Nisan 2014 saat 07:30 Güney Kore’de Sewol feribotu ağırlıkta lise öğrencileriyle beraber toplamda 476 kişiyi taşıyordu. Üçüncü kaptan Park Han-kyul ve  dümenci  yani ikinci kaptan Cho Joon-ki dümendeydi. Geminin Maenggol Kanalı'na  girmesine yaklaşık 4 km kalmıştı. Saat 08:20 Üçüncü kaptan,   ikinci kaptana direksiyon sisteminin otomatik pilottan manuel direksiyona geçirmesini söyledi. Çünkü Maenggol Kanalı, bir gemiyi içinden geçirirken aşırı dikkatli olmayı gerektiren güçlü sualtı akıntılarına sahipti. Olay anında koşullar sakindi ve Sewol sıklıkla kullanılan bir rotayı izliyordu. Kanalın farklı bölgeleri sığ suları gibi tehlikelerle doluyken feribotun yolunda şimdilik böyle zorluklar yoktu. Kimilerine göre   ikinci kaptan bu yolu aşmak için yeterinde iyi ve deneyim sahibi değildi. Ancak Kore deniz güvenliği mahkemesi’nin soruşturma raporlarına göre aynı kaptanın farklı gemide birden çok kez bu kanaldan geçtiği belirtiliyordu. Peki gemi kanala yaklaştığı zaman, ik

Süpersonik ses dalgalarıyla orman yangınları sondürülebilir mi?

Ateş pek çok kültürde kutsal sayılır; ışığının beden, ısısının ise ruhu olduğu düşünülürdü. Kimi uygarlıklar ateşe tapındılar. Zerdüştler ateşe, aydınlığa bakılarak ibadet ederler. Çünkü aydınlığın Tanrıları Ahura Mazda’nın fiziksel temsili olduğuna inanırlar. Ortodokslar kutsal Cumartesi günü Kudüs’teki Yeniden Diriliş kilisesinde mucizevi şekilde beliren bir aleve tanık olmak için toplanır. Baharın gelişinde Nevruz ateşi yakılır ve üstünden atlanır. Peki bu ateş nasıl oluşur? Ateşin oluşması için yanabilen bir maddenin tutuşma sıcaklığında oksijen ile temas etmesi gerekir. Yakıt ve oksijen sürekli temas halindeyse yanma sürekli olur. Alevin sönmesi de oksijenin ya da yakıtın yok edilmesi veya sıcaklığın düşürülmesi ile mümkündür. Bir orman yangınının sönmesi için birkaç yöntemimiz vardır. Bunlardan birisi yakıtın tükenmesini beklemektir. Yani tüm orman yok olduğunda yangın sönecektir. Başka bir yöntem ateşin hava ile temasını kesmektir. Bunu da ateşin üzerine su dökerek yapabil

NASA Okyanusları Keşfetmeyi Neden Bıraktı? | Eski haritalardaki canavarlar

     Dünyamızın yüzde 70’i sularla kaplıdır. Kalan %30 luk kısmın yaklaşık %30’u çöl %11’i buz %24’ü ise dağlıktır. Bu durumda insanların Dünya üzerinde normal şartlarda yerleşebileceği yaklaşık %10 alan vardır. Antarktika hariç Dünya’nın neredeyse tüm kıta yüzeyi araştırılmış olsa da okyanuslarımızın sadece %5 lik kısmı keşfedildi ve haritalandı. Bu da demek oluyor ki okyanusların %95i tamamen bilinmezlikten ibaret. Bilinmeyen şeyler genellikle ilgi çekicidir. Çünkü bilinmeyen boşluğu doldurmak insanın hayaline kalmıştır. Okyanusların bu bilinmeyen boşluğunda dans eden deniz kızlarını da hayal edebilirsiniz, devasa bir canavar balina da hayal edebilirsiniz. Büyük keşifler çağı olarak bilinen 1500 lü yıllarda denizciler bilinmeyen sulara yelken açıyorlardı. Bu uçsuz bucaksız sulara yelken açmak o dönemler için cesaret isteyen bir işti. Çünkü bu günkü gibi iletişim imkanlarının olmaması bir yana okyanusların derinliklerinde yaşayan bir canavarla karşılaşabileceklerini düşünürlerdi