Ana içeriğe atla

Ayaklarınla da tat alabilirsin


   

 Size bir soru: Hangi canlı ayaklarıyla tat alabilir? Siz bunu düşünürken ben hem cevabı hazırlayım hem de biraz bir şeyler anlatayım. Bildiğiniz gibi canlılar birbirlerinden farklı özelliklere sahiptir. Aslında bu her canlıya verilmiş bir süper güçtür. Önemli bir güçtür. Ama o türe ait her canlıda bu güç bulunduğu için pekte önemli değildir. Mesela köpeklerin burnu insanlara göre binlerce kat daha fazla koku ayrıt eder. Köpek balıkları suyun içindeki kan kokusunu kilometrelerce öteden alır. Çitalar saatte 100km hıza kadar ulaşabilir, elektrikli yılan balıkları elektrik üretebilir aynı şekilde vatoz balıkları da öyle. Kaplumbağalar çok uzun yaşayabilirler. Tembel hayvan günün 18 saatini uyuyarak geçirebilir. Bu da bir süper güç sonuçta. Ağaçlar ve su yosunları oksijen üretir. Keçilerin göz bebekleri dikdörtgendir. Kuşlar uçar, balıklar suyun altında solunum yapar daha binlerce şey sayılabilir. Bizim sorumuza gelelim. Hangi canlı ayaklarıyla tat alabilir? İşte bu, kelebek. Gönül isterdi ki elimde gerçek bir kelebek olsun ama bununla idare edicez artık.

Kelebekler ayaklarıyla tat alır çünkü ağızları yoktur. Yani bizim ağız olarak tabir ettiğimiz şey yoktur. Bunun yerine hortuma benzeyen tüpleri vardır. İlk önce ayakları ile besini kontrol edip daha sonra tüpleri ile sıvıları emerler. İnsanların da böyle olduğunu düşünsenize. Bir yemeğin tadına ayaklarınla bakıyorsun. Çokta iyi olmazdı. Ama aslında bu insan doğasının bir gerekliliği olsa herkes tarafından normal karşılanırdı.

Peki hayvanlardan yardım alınarak tıpkı Aşçı Fare filmindeki gibi muhteşem lezzetlere ulaşabilir miyiz?

38.54-39.08

2019 yılında Trabzonun Sürmene ilçesinde yaşayan ve arıcılıkla uğraşan bir adam, Ballarını ayılara ikram ederek ayıların tercihlerini değerlendirdi. Balların hatta masanın bile yerini değiştirerek tekrarladığı bu deneyde ayıların ilk tercihinin kilosu bin liraya yakın olan anzer balı olduğunu gördü.

Ayıların bal sevdiği zaten bilinen bir gerçektir. Ama mesela kediler tatlı ve şekerli tatları algılayamaz ya da çok hafif algılar. Kediler besin olarak karbonhidrata ihtiyaç duymadıkları için bu tatları algılamalarına da gerek yoktur.

Ya da kuşların biber acısını algılayan reseptörleri yoktur. Dilinizin ucunu değdiremediğiniz bir biberi kuşlar afiyetle yiyebilir miş. Evet muhabbet kuşları da dahil miş. Eğer böyle bir şeyi denemek isterseniz ben karışmam

Farelerin ise tat organları insanlarınkiyle benzerlik gösterir. Belki de Aşçı fare filmindeki aşçının fare olarak kurgulanmasının sebebi budur. Ya da bir tezatlık oluşturulmak istenmiştir. Fare ve mutfak. Çok olumsuz hatta olmaması gereken bir durummuş gibi hissettirirken, aslında olursa da olurmuş anlamını çıkarabiliriz.

Her neyse. Yani demek istediğim şey hayvanların algıladığı tatlar birbirinden farklıdır.

Ama dilimizin algıladığı tatların bölümleri farklı değildir.

Okullardaki derslerden belki aklınızda kalmıştır. Her tat için belirli bölgelere gruplandırılmış dilimizin üzerindeki reseptörler. Ancak bu bilgi yanlış. Tatlı, ekşi, tuzlu, acı ve 2002 yılında 5. Tat olarak keşfedilen Umami tatlar aslında dilin tüm bölgeleri tarafından hissedilebilir. Dilin sadece yanları orta kısımdan daha hassastır. Bu bilgide doğru olan dilimizin arka kısmının acı tatlara karşı çok hassas olmasıdır.

Tat reseptörleri aslında sadece dilimizde değil vücudumuzun her yerindedir. Acı veya baharatlı şeyler yediğiniz zaman aslında bunu hissedebilirsiniz. Ağzımızı da yakar, midemizi de yakar, vücuttan atılırken de yakar. Bu acının oluşmasını sağlayan madde Kapsaisin dir. İnsanın içinde bulunan TRPV1 reseptörleri Kapsaisin maddesini algılar. Yani Kapsaisin reseptörleri Kapsaisin’den etkilenerek acı ve aynı zamanda sıcak hissine neden olur.

TRPV1 reseptörleri vücudun her yerindedir. Dediğim gibi bu reseptörler sıcaklığı da algılar. Vücudunuzun herhangi bir yerini sıcak bir yere değerseniz bu reseptörler sizi uyarır.

Acı yediğimiz zaman içerisindeki kapsaisin tamamen sindirilemez, bu nedenle vücuttan atılırken de içerisinde kapsaisin ile birlikte atılır. Dolayısıyla Kapsaisin reseptörleri de bu acıyı hissetmemize neden olur. Bu konuyu araştırırken şu soruyu da merak ettim : Tamam acıyı yerken de çıkarırken de yanıyoruz, peki tatlı bir şey yediğimiz zaman neden çıkarırken tatlı bir şey hissedilmiyoruz? Bunu da araştırmak istedim ancak bir şey bulamadım. Bir kaç tahminim var bu da konuyu Celal şengöre bağlayacak falan neyse dedim konuyu daha fazla dağıtmadan bu soruyu da izleyenlere bırakayım. Bir fikriniz varsa yorum bölümüne yazabilirsiniz.

Peki şimdi en baştaki sorumuza dönelim. Ayaklarıyla tat alabilen canlılara kelebekleri örnek vermiştik. Benzer olarak insanlar da ayaklarıyla tat alabilir miş. Ama her tadı değil. Sadece sarımsak tadını. Bunu daha rahat deneyimleyebileceğim başka bir yere gidelim.

Çizmemin içerisine bir poşet koyup poşetin içerisine ortasından kesilmiş iki diş sarımsak koydum. Sonrasında işe başladım.

(gelişmelerden videoda bahsediyorum)

Ayağınızı sarımsakla dolu bir torbaya sokup beklerseniz yaklaşık 1 saat içerisinde sarımsak tadını alabilirsiniz. Yani şu an deneyin sonucunu bilmiyorum ama öyle olmuş olmalı. Tabiki bunun sebebi ayaklarımızdaki tat reseptörleri değil. Sarımsak kokusundan sorumlu moleküller bir süre sonra cildimize nüfuz ederek kanımıza girer. Kan dolaşımı yoluyla da ağzımızda ve burnumuzda aniden sarımsak tadını alırız.

Keşfetmediğimiz daha bir çok özelliğimiz olabilir. Bu ayaklarınla sarımsak tadı almaktan ibaret değil. Denediğimiz yeni şeyler bizi olduğumuzdan daha farklı hissettirebilir. Denediğimiz şeyleri başarmak, daha güçlü hissettirebilir. Denemek kendi süper gücümüzü bulmaya çalışmaktır. Kaybetmekten daha kötü olan denemeden başarısızlığı kabul etmektir.


KAYNAKÇA

https://evrimagaci.org/kelebeklerin-dunyasi-5371#:~:text=Kelebeklerin%20a%C4%9F%C4%B1zlar%C4%B1%20yoktur%3B%20bunun%20yerine,bu%20t%C3%BCpler%20ile%20s%C4%B1v%C4%B1lar%C4%B1%20emerler.

https://www.youtube.com/watch?v=_ov5dEBgRkQ ayılar balları test ediyor.

https://evrimagaci.org/aci-tat-duyusu-nasil-olusur-aci-tatlarin-farkli-dereceleri-nasil-olculur-aci-tat-nasil-gecirilir-9322 kuşlar biberin acısından etkilenmez

https://blog.petibom.com/kediler-hangi-tadi-alamaz/ kediler tatlı tatları almaz

https://healthywithhoney.com/why-do-bears-like-honey-and-my-cat-doesnt/ neden ayılar bal sever ama kedim sevmez?

https://neu.edu.tr/wp-content/uploads/2018/01/03/Laboratuvar-Hayvanlar%C4%B1n%C4%B1n-Fizyolojik-ve-Davran%C4%B1%C5%9Fsal-%C3%96zellikleri-Prof.Dr_.-Vedat-Sa%C4%9Fmanl%C4%B1gil.pdf farelerin tat organları ve duyuları insanlardakiyle benzerlik göstermektedir.

https://www.ncbi.nlm.nih.gov/books/NBK279408/#:~:text=Go%20to%3A-,Bitter%20in%20the%20back%2C%20sweet%20in%20front%3A%20A%20common%20myth,-There%20is%20a Dilin gruplandırılmasının yanlış olması

https://www.thrillist.com/news/nation/why-does-spicy-food-burn-butt-poop Baharatlı yiyecekler neden yakar

 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SEWOL FACİASI

     16 Nisan 2014 saat 07:30 Güney Kore’de Sewol feribotu ağırlıkta lise öğrencileriyle beraber toplamda 476 kişiyi taşıyordu. Üçüncü kaptan Park Han-kyul ve  dümenci  yani ikinci kaptan Cho Joon-ki dümendeydi. Geminin Maenggol Kanalı'na  girmesine yaklaşık 4 km kalmıştı. Saat 08:20 Üçüncü kaptan,   ikinci kaptana direksiyon sisteminin otomatik pilottan manuel direksiyona geçirmesini söyledi. Çünkü Maenggol Kanalı, bir gemiyi içinden geçirirken aşırı dikkatli olmayı gerektiren güçlü sualtı akıntılarına sahipti. Olay anında koşullar sakindi ve Sewol sıklıkla kullanılan bir rotayı izliyordu. Kanalın farklı bölgeleri sığ suları gibi tehlikelerle doluyken feribotun yolunda şimdilik böyle zorluklar yoktu. Kimilerine göre   ikinci kaptan bu yolu aşmak için yeterinde iyi ve deneyim sahibi değildi. Ancak Kore deniz güvenliği mahkemesi’nin soruşturma raporlarına göre aynı kaptanın farklı gemide birden çok kez bu kanaldan geçtiği belirtiliyordu. Peki gemi kanala yaklaştığı zaman, ik

Süpersonik ses dalgalarıyla orman yangınları sondürülebilir mi?

Ateş pek çok kültürde kutsal sayılır; ışığının beden, ısısının ise ruhu olduğu düşünülürdü. Kimi uygarlıklar ateşe tapındılar. Zerdüştler ateşe, aydınlığa bakılarak ibadet ederler. Çünkü aydınlığın Tanrıları Ahura Mazda’nın fiziksel temsili olduğuna inanırlar. Ortodokslar kutsal Cumartesi günü Kudüs’teki Yeniden Diriliş kilisesinde mucizevi şekilde beliren bir aleve tanık olmak için toplanır. Baharın gelişinde Nevruz ateşi yakılır ve üstünden atlanır. Peki bu ateş nasıl oluşur? Ateşin oluşması için yanabilen bir maddenin tutuşma sıcaklığında oksijen ile temas etmesi gerekir. Yakıt ve oksijen sürekli temas halindeyse yanma sürekli olur. Alevin sönmesi de oksijenin ya da yakıtın yok edilmesi veya sıcaklığın düşürülmesi ile mümkündür. Bir orman yangınının sönmesi için birkaç yöntemimiz vardır. Bunlardan birisi yakıtın tükenmesini beklemektir. Yani tüm orman yok olduğunda yangın sönecektir. Başka bir yöntem ateşin hava ile temasını kesmektir. Bunu da ateşin üzerine su dökerek yapabil

NASA Okyanusları Keşfetmeyi Neden Bıraktı? | Eski haritalardaki canavarlar

     Dünyamızın yüzde 70’i sularla kaplıdır. Kalan %30 luk kısmın yaklaşık %30’u çöl %11’i buz %24’ü ise dağlıktır. Bu durumda insanların Dünya üzerinde normal şartlarda yerleşebileceği yaklaşık %10 alan vardır. Antarktika hariç Dünya’nın neredeyse tüm kıta yüzeyi araştırılmış olsa da okyanuslarımızın sadece %5 lik kısmı keşfedildi ve haritalandı. Bu da demek oluyor ki okyanusların %95i tamamen bilinmezlikten ibaret. Bilinmeyen şeyler genellikle ilgi çekicidir. Çünkü bilinmeyen boşluğu doldurmak insanın hayaline kalmıştır. Okyanusların bu bilinmeyen boşluğunda dans eden deniz kızlarını da hayal edebilirsiniz, devasa bir canavar balina da hayal edebilirsiniz. Büyük keşifler çağı olarak bilinen 1500 lü yıllarda denizciler bilinmeyen sulara yelken açıyorlardı. Bu uçsuz bucaksız sulara yelken açmak o dönemler için cesaret isteyen bir işti. Çünkü bu günkü gibi iletişim imkanlarının olmaması bir yana okyanusların derinliklerinde yaşayan bir canavarla karşılaşabileceklerini düşünürlerdi