Ana içeriğe atla

Böcekler gece neden ışığa gelir?


   

 Yıl 1879. 998. denemesine rağmen bataklıkta olan Edisonun gözü hala yıldızlardaydı. 999. denemesinde Kömürleştirilmiş iplikten Flamanlarla deneyler yaptıktan sonra bu kez bininci denemesinde karbonlaştırılmış kâğıt flamanları denedi. Ve sonunda elektrikli ampulü icat etmişti. Edison’un ampulün patetintini alması insanlık tarihi için aydınlık, ancak böcekler tarihi için karanlık bir gündü. Peki Edison neden bataklıktaydı? Bunu videomun sonunda anlayacaksınız.

Gece karanlıkta kapı pencere açık bırakıp üstüne de odanızın lambasını açarsanız sineklerin gazabına uğrayabilirsiniz. Hele köydeyseniz tümden yandınız. Tam bir sinek mıknatısı gibi onlarca sinek lambanızın çevresinde dönmeye başlayacak.

Böyle bir ışık parıltısına kapılan bu küçük yaratıklar genelde avcılar tarafından yenir veya ampulün çevresinde çok fazla ısınarak ölebilirler. Yani lambalar ve böcekler arasında ölümcül bir çekicilik vardır. Sonunda av olmayı da kavrulmayı da göze alan böcekler ve parıldayan lambalar arasında inanılmaz bir aşk vardır.

Peki böcekler bunu neden yapıyor? Kaliforniya üniversitesinde entomoloji profesörü olan Lynn Kimsey bu konu hakkında “Bu kadar çok yapay uydu ürettiğimiz için her şey ters gitti” demiş. Burada yapay uydudan kasıt tabi ki ampuller. Peki ne ters gitti böceklerle ampulün ne ilgisi var.

Aslında ışığın sinekleri neden çektiğine dair tek bir bilimsel açıklama yoktur. Olduğu düşünülen birkaç teori vardır. Bunlardan biri:

Fototaksi olarak bilinen ışığa karşı doğal bir zaafları olabileceğinin düşünülmesidir.

Fototaksi, organizmaların ışık kaynağına tepki vermesidir. Işığa yönelim pozitif fototaksi, ışıktan kaçma ise negatif fototaksi olarak tanımlanır. Örneğin güveler pozitif fototaksi yaparken hamam böcekleri negatif fototaksi yapar yani ışıktan uzaklaşır. Pozitif fototaksi yapan böcekler ışığa karşı koyamıyor olabilirler.

Bir diğer düşünce de böcekler yönlerini bulmak için ışık kaynaklarını kullanıyor olabilirler. Ampuller de yön duygularının karışmasına sebebiyet veriyor olabilir.

Karıncalar, arılar, hamamböcekleri gibi bir çok böcek ışığı bir pusula gibi kullanır. Yönlerini bulmak için ışığa ihtiyaç duyarlar. Yani böceklerin ışığa duydukları ilgi evrimlerinin, inovasyonlarımızdan daha yavaş gerçekleşmesi sonucu oluşan acımasız bir durumdur. Gece uçan böcekler ayın ışığında gezinmek üzere organlarını geliştirmiştir. Örneğin Ay’ın ışığını sağ tarafına alarak ilerleyen bir güve Ay’ın ışığını sabit bir açıda tutarak yoluna devam eder. Bu sayede düz bir rotada ilerler. Ancak yapay ışıklar doğal ay ışığını bastırır ve böceklerin yön duygusunu bozar. Ampuller Ay ışığından daha parlak görünür ve ışığı birden çok yöne yayar. Ay’dan yayılan ışık ise tek yönlüdür yani polarize ışıktır. Bu sebeple böcekler bir ampulün ışığını Ay’da olduğu gibi sabit bir açıda tutamaz. Düz bir yolda ilerlemeye çalışır fakat ampulün etrafında sonsuz döngüye girer.

Bazı bilim adamları ışık kirliliğinin de bazı böceklerde azalmaya yol açtığına inanıyormuş. Örneğin ateş böcekleri. Yaydıkları ışıkla iletişim kuran ateş böcekleri şehrin ışıkları içinde nasıl iletişim kurabilir ki? Ya da sadece birkaç hafta yaşayan güveler. Bir hafta ömrün kalmış ama sen üremek yerine geceyi bir ışığın çevresinde dönerek geçiriyorsun. Böyle durumlar belirli türlerin azalmasına yol açabilir.

Göklere bakarak yön tayini yapan bir başka böcek ise scarabaeus böcekleridir. Bu böcekler yıldızları, yönlerini bulmak için kullanırlar. 2013 yılında biyolojinin tüm dallarını kapsayan ve akran denetimli bilimsel bir dergi olan “Current Biology” dergisinde bu konu hakkında bir makale yayımlandı.

Bu makalede şöyle yazıyor: “Afrika’daki bu böcekler yol boyunca düz hareket edebilmek için Güneş’i, Ay’ı ve göksel kutuplaşma modelini kullanır.”

Aslında daha öncesinden bu böceğin rüzgarın yönünden ya da Ay’ın ışığından yön tayini yaptığı tahmin ediliyordu. Ancak deneyler sonucu Ay’ın ışığı olmasa dahi sadece yıldızlı bir gecede bile yolunda düz bir şekilde ilerleyebildiğini gördüler. Makalenin devamında da şöyle yazıyor:

“Bu böceklerin yıldızların aydınlattığı bir gökyüzü altında yüklerini yol boyunca düz bir şekilde taşıdıkları, ancak bulutlu koşullarda bu yeteneklerini yitirdiklerini görüyoruz.”

Bu araştırma da Samanyolu’nun hayvanlar aleminde yön bulma için kullanımını belgeleyen ilk çalışma olarak kabul edilir.

Latince olarak söylediğim bu Scarabaeus’un normal hayattaki kullanılan ismini biliyor musunuz? Belki görüntülerinden tanımış olabilirsiniz. Aslında ismini söylerken konunun ciddiyeti bozulmasın diye latince söyledim. Scarabaeus’un halk arasındaki ismi bok böceği. Dışkıya adanmış ancak uzayın rehberliğinde rotalarını belirleyen bok böcekleri aslında Oscar Wilde’ın dört perdelik bir oyununun son parçasındaki ünlü bir sözünü somutlaştırıyor:

"Hepimiz bataklıktayız, ama bazılarımız yıldızlara bakıyor."

Kabul etse de etmese de herkesin kendine has zorlukları ve yaşam mücadelesi vardır. Bu insan olmanın bir parçasıdır. Ancak her insan yaşadığı zorluklara farklı tepkiler verir. Bataklıktakiler hayallerinden kolayca vazgeçerler ve bataklıkta kalmayı tercih ederler. Yıldızlara bakanlar ise hayalleri için savaşır, zor zamanlarlarda pes etmez ve bir daha asla o zor zamanda olmamak için tüm güçlerini kullandıklarından emin olurlar.

998. denemesine rağmen bataklıkta olan Edisonun gözü hala yıldızlardaydı. 999. denemesinde Kömürleştirilmiş iplikten flamanlarla deneyler yaptıktan sonra bu kez bininci denemesinde karbonlaştırılmış kâğıt flamanları denedi. Ve sonunda elektrikli ampulü icat etmişti.

 

KAYNAKÇA

https://memoirsofametrogirl.com/2014/07/04/oscar-wilde-memorial-a-conversation-with-maggi-hambling/ Hepimiz bataklıktayız...

https://www.fearlessmotivation.com/2015/07/06/we-are-all-in-the-gutter-but-some-of-us-are-looking-at-the-stars/ Hepimiz Çukurdayız Ama Bazılarımız Yıldızlara Bakıyor

https://www.cell.com/action/showPdf?pii=S0960-9822%2812%2901507-2 Gübre Böcekleri Oryantasyon İçin Samanyolu'nu Kullanıyor

https://www.cell.com/action/showPdf?pii=S0960-9822%2812%2901507-2

https://earthsky.org/earth/dung-beetles-use-the-milky-way-to-navigate-at-night/ Gübre böcekleri geceleri gezinmek için Samanyolu'nu kullanır

https://en.wikipedia.org/wiki/Scarabaeus

https://enpopulersorular.com/library/lecture/read/2206-isik-kirliligi-karincalari-etkiler-mi#0 Işık kirliliği canlıları nasıl etkiler?

https://evrimagaci.org/fototaksi-bazi-bocekler-neden-isiga-yonelir-7807

https://www.thoughtco.com/why-insects-are-attracted-to-light-1968162 Böcekler Neden Işıkları Çeker?

https://www.rentokil.com/blog/insects-attracted-to-light Böcekler neden ışığa çekilir?

https://www.livescience.com/54740-dung-beetles-photograph-sky-to-navigate.html Gübre Böcekleri Dans Eden Gökyüzünü 'Fotoğrafını Çekiyor'

https://science.thewire.in/environment/dung-beetles-movement-sky/ Gübre Böcekleri Gezinmek İçin Gökyüzünü Kullanıyor - Ama Tam Olarak Ne Kadar?

https://tr.wikipedia.org/wiki/Thomas_Edison#:~:text=1879'da%20Edison%20bir%20elektrik,2%2C5%20dolara%20satmaya%20ba%C5%9Flad%C4%B1. Thomas Edison

https://www.nationalgeographic.com/animals/article/moth-meme-lamps-insects-lights-attraction-news Güveler gibi böcekler neden parlak ışıklardan bu kadar etkilenir?

 

 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SEWOL FACİASI

     16 Nisan 2014 saat 07:30 Güney Kore’de Sewol feribotu ağırlıkta lise öğrencileriyle beraber toplamda 476 kişiyi taşıyordu. Üçüncü kaptan Park Han-kyul ve  dümenci  yani ikinci kaptan Cho Joon-ki dümendeydi. Geminin Maenggol Kanalı'na  girmesine yaklaşık 4 km kalmıştı. Saat 08:20 Üçüncü kaptan,   ikinci kaptana direksiyon sisteminin otomatik pilottan manuel direksiyona geçirmesini söyledi. Çünkü Maenggol Kanalı, bir gemiyi içinden geçirirken aşırı dikkatli olmayı gerektiren güçlü sualtı akıntılarına sahipti. Olay anında koşullar sakindi ve Sewol sıklıkla kullanılan bir rotayı izliyordu. Kanalın farklı bölgeleri sığ suları gibi tehlikelerle doluyken feribotun yolunda şimdilik böyle zorluklar yoktu. Kimilerine göre   ikinci kaptan bu yolu aşmak için yeterinde iyi ve deneyim sahibi değildi. Ancak Kore deniz güvenliği mahkemesi’nin soruşturma raporlarına göre aynı kaptanın farklı gemide birden çok kez bu kanaldan geçtiği belirtiliyordu. Peki gemi kanala yaklaştığı zaman, ik

Süpersonik ses dalgalarıyla orman yangınları sondürülebilir mi?

Ateş pek çok kültürde kutsal sayılır; ışığının beden, ısısının ise ruhu olduğu düşünülürdü. Kimi uygarlıklar ateşe tapındılar. Zerdüştler ateşe, aydınlığa bakılarak ibadet ederler. Çünkü aydınlığın Tanrıları Ahura Mazda’nın fiziksel temsili olduğuna inanırlar. Ortodokslar kutsal Cumartesi günü Kudüs’teki Yeniden Diriliş kilisesinde mucizevi şekilde beliren bir aleve tanık olmak için toplanır. Baharın gelişinde Nevruz ateşi yakılır ve üstünden atlanır. Peki bu ateş nasıl oluşur? Ateşin oluşması için yanabilen bir maddenin tutuşma sıcaklığında oksijen ile temas etmesi gerekir. Yakıt ve oksijen sürekli temas halindeyse yanma sürekli olur. Alevin sönmesi de oksijenin ya da yakıtın yok edilmesi veya sıcaklığın düşürülmesi ile mümkündür. Bir orman yangınının sönmesi için birkaç yöntemimiz vardır. Bunlardan birisi yakıtın tükenmesini beklemektir. Yani tüm orman yok olduğunda yangın sönecektir. Başka bir yöntem ateşin hava ile temasını kesmektir. Bunu da ateşin üzerine su dökerek yapabil

NASA Okyanusları Keşfetmeyi Neden Bıraktı? | Eski haritalardaki canavarlar

     Dünyamızın yüzde 70’i sularla kaplıdır. Kalan %30 luk kısmın yaklaşık %30’u çöl %11’i buz %24’ü ise dağlıktır. Bu durumda insanların Dünya üzerinde normal şartlarda yerleşebileceği yaklaşık %10 alan vardır. Antarktika hariç Dünya’nın neredeyse tüm kıta yüzeyi araştırılmış olsa da okyanuslarımızın sadece %5 lik kısmı keşfedildi ve haritalandı. Bu da demek oluyor ki okyanusların %95i tamamen bilinmezlikten ibaret. Bilinmeyen şeyler genellikle ilgi çekicidir. Çünkü bilinmeyen boşluğu doldurmak insanın hayaline kalmıştır. Okyanusların bu bilinmeyen boşluğunda dans eden deniz kızlarını da hayal edebilirsiniz, devasa bir canavar balina da hayal edebilirsiniz. Büyük keşifler çağı olarak bilinen 1500 lü yıllarda denizciler bilinmeyen sulara yelken açıyorlardı. Bu uçsuz bucaksız sulara yelken açmak o dönemler için cesaret isteyen bir işti. Çünkü bu günkü gibi iletişim imkanlarının olmaması bir yana okyanusların derinliklerinde yaşayan bir canavarla karşılaşabileceklerini düşünürlerdi