Ana içeriğe atla

Ülkelere göre mutluluğun sırları

    


    Mutluluk nedir dediğimizde aslında tek bir tanımı yoktur. Yani bunun cevabı kişiye özeldir. Kimileri çok basit şeylere mutlu olabilir. Kimileri hiçbir şeye mutlu olmaz. Peki insan hep mutlu olmayı mı istemelidir? Divan şairi Fuzuli gibi acıdan hoşlanamaz mı? Hoşlandığı durum gerçek olursa mutlu olmuş olmuyor mu? O zaman mutsuzluğu sevenler hep mutlu değiller midir?

Mutluluk nedir diye sorduğumuzda aslında beraberinde bir çok soruyu da getiriyor. Bazı cevaplar direkt tarafımızca reddedebileceğimiz düşünceler olsa da bazıları “hmm” diye düşündürebiliyor. Bunlardan biri Japonların yaşam tarzı olarak bilinen “ikigai”

Yani bir japona 幸せの秘訣は何ですか?diye sorarsanız size “ikigai” diye cevap verecektir. Peki nedir bu ikigai?

Japonca’da iki , “yaşamak”, gai ise “sebep” anlamına gelir - başka bir deyişle, yaşama sebebi anlamına geliyor diyebiliriz. İkigai, size şu anda kendinizi mutsuz da hissetseniz, geleceğe umutla bakabileceğiniz bir anlayış sunuyor.

Japonya’da herkesin bir ikigai si olduğuna inanılır. Benim yok diyenler henüz bulamamıştır. Yaptığınız aktivitelerden sonra kendinize dört soru sorarak ikigai’nizi bulmaya bir adım daha yaklaşabilirsiniz:

-        Sevdiğin şeyi mi yapıyorsun?

-        Yaptığın şey Dünya’nın ihtiyacı olan bir şey mi?

-        İyi olduğun bir şey mi?

-        Sana para kazandıracak mı veya kazandırıyor mu?

İkigai mizi tanıdığımızda hedeflerimize göre kararlar almaya başlayabileceğimiz yeni bir başlangıç noktasına ulaşırız. Bu da yaşam amacımızı bilmemizi ve günlük hayatımızda bulduğumuz neşeyi hissetmemizi sağlar.

Mutluluğun sırrının içinde saklı olduğu bir kavram da İsveç’lilerin yaşam felsefesi olarak kabul ettiği “Lagom” kelime karşılığı “ne çok fazla ne de çok az” olan bu kelime dengeli bir yaşam sürme felsefesini ortaya koyuyor. İhtiyaç duyduğundan fazlasını tüketme ama sevdiğin şeylerden de kendini mahrum etme yani tam kararında ol düşüncesini savunuyor. Ne sağda solda haldır huldur koşuşturun, ne de miskinliğe teslim olun. İsveç’lilerin “fika” dedikleri bir kelime var. Anlamı ise  günlük koşuşturmacaya bir fincan kahve ve tatlı atıştırmalıklarla ara vererek sakinleşme, rahatlama anı. Burada önemli olan hızla akan hayatın içinde birden yavaşlamak ve bu yavaşlama anında her şeyin tadına varmak.

Hayatı sadeleştirerek yaşama düşüncesi sadece İsveçlilere özel değil. Buna benzer olarak Danimarka’lılar “Hygge” demiş. Yani hayatın basit nimetlerinden keyif alarak sıcak, rahat ve samimi bir yaşam sürmek olarak Türkçeleştirebiliriz.

Çinliler ise Wu Wei demiş. Wu Wei ise hiçbir şey yapmamayı önerir. Ama bu hiçbir şey yapmamak tembelliği değil, anı olduğu gibi kabul etmek ve akışına bırakmak anlamına gelir. Doğal gidişatı olduğu gibi bırakmaktır. Gereğinden fazla çabalayan insan zihninin oluşturduğu hata kavramı bu noktada son bulur. Çünkü en az çaba yasasını takip eden doğa asla hata yapmaz.

Dünya genelinde mutlu olmakla alakalı bir çok kavram ve görüş var. Bunlar aradığımız mutluluğu bize ne kadar sunabilir bilinmez. Mutluluk dediğimiz kavram soyuttur. İnsanın beynindedir. İnsanların çoğunun mutluluğu ve mutsuzluğu kendi düşünce ve inanışlarına bağlıdır. Zaten mutsuzluğu bilmesek değeri kalır mıydı mutluluğun? Tolstoy’un da dediği gibi

Herkes hep mutlu olmak ister, mutsuzluğu yaşamadan. Oysa düşünsene hiç gece olmasaydı Güneş’in tadını çıkarır mıydı insan?

 

KAYNAKÇA

https://positivepsychology.com/ikigai-test-questionnaires/  İkigai'nizi Bulma

https://listelist.com/ikigai-nedir-uygulama/ Var Olma Sebebinizi Bulun: Japon Felsefesi İkigai Nedir? 

https://www.edebiyatogretmeni.org/divan-siiri-sanatcilari/#:~:text=ac%C4%B1dan%20ho%C5%9Flanan%20bir%20%C5%9Fairdir Fuzuli acıdan hoşlanan bir şairdir.

https://livetobloom.com/yeni-bir-mutluluk-akimi-lagom/ Lagom

https://nordiksimit.org/2020/12/fika-global-trend-olma-yolunda-bir-kahve-gelenegi/#:~:text=Fika%2C%20en%20temel%20anlam%C4%B1yla%20g%C3%BCnl%C3%BCk,temel%20ve%20en%20g%C3%BCzel%20hali. Fika

https://livetobloom.com/wu-wei-ve-taoizm-ile-hayatimizi-nasil-iyilestirebiliriz/

 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SEWOL FACİASI

     16 Nisan 2014 saat 07:30 Güney Kore’de Sewol feribotu ağırlıkta lise öğrencileriyle beraber toplamda 476 kişiyi taşıyordu. Üçüncü kaptan Park Han-kyul ve  dümenci  yani ikinci kaptan Cho Joon-ki dümendeydi. Geminin Maenggol Kanalı'na  girmesine yaklaşık 4 km kalmıştı. Saat 08:20 Üçüncü kaptan,   ikinci kaptana direksiyon sisteminin otomatik pilottan manuel direksiyona geçirmesini söyledi. Çünkü Maenggol Kanalı, bir gemiyi içinden geçirirken aşırı dikkatli olmayı gerektiren güçlü sualtı akıntılarına sahipti. Olay anında koşullar sakindi ve Sewol sıklıkla kullanılan bir rotayı izliyordu. Kanalın farklı bölgeleri sığ suları gibi tehlikelerle doluyken feribotun yolunda şimdilik böyle zorluklar yoktu. Kimilerine göre   ikinci kaptan bu yolu aşmak için yeterinde iyi ve deneyim sahibi değildi. Ancak Kore deniz güvenliği mahkemesi’nin soruşturma raporlarına göre aynı kaptanın farklı gemide birden çok kez bu kanaldan geçtiği belirtiliyordu. Peki gemi kanala yaklaştığı zaman, ik

Süpersonik ses dalgalarıyla orman yangınları sondürülebilir mi?

Ateş pek çok kültürde kutsal sayılır; ışığının beden, ısısının ise ruhu olduğu düşünülürdü. Kimi uygarlıklar ateşe tapındılar. Zerdüştler ateşe, aydınlığa bakılarak ibadet ederler. Çünkü aydınlığın Tanrıları Ahura Mazda’nın fiziksel temsili olduğuna inanırlar. Ortodokslar kutsal Cumartesi günü Kudüs’teki Yeniden Diriliş kilisesinde mucizevi şekilde beliren bir aleve tanık olmak için toplanır. Baharın gelişinde Nevruz ateşi yakılır ve üstünden atlanır. Peki bu ateş nasıl oluşur? Ateşin oluşması için yanabilen bir maddenin tutuşma sıcaklığında oksijen ile temas etmesi gerekir. Yakıt ve oksijen sürekli temas halindeyse yanma sürekli olur. Alevin sönmesi de oksijenin ya da yakıtın yok edilmesi veya sıcaklığın düşürülmesi ile mümkündür. Bir orman yangınının sönmesi için birkaç yöntemimiz vardır. Bunlardan birisi yakıtın tükenmesini beklemektir. Yani tüm orman yok olduğunda yangın sönecektir. Başka bir yöntem ateşin hava ile temasını kesmektir. Bunu da ateşin üzerine su dökerek yapabil

NASA Okyanusları Keşfetmeyi Neden Bıraktı? | Eski haritalardaki canavarlar

     Dünyamızın yüzde 70’i sularla kaplıdır. Kalan %30 luk kısmın yaklaşık %30’u çöl %11’i buz %24’ü ise dağlıktır. Bu durumda insanların Dünya üzerinde normal şartlarda yerleşebileceği yaklaşık %10 alan vardır. Antarktika hariç Dünya’nın neredeyse tüm kıta yüzeyi araştırılmış olsa da okyanuslarımızın sadece %5 lik kısmı keşfedildi ve haritalandı. Bu da demek oluyor ki okyanusların %95i tamamen bilinmezlikten ibaret. Bilinmeyen şeyler genellikle ilgi çekicidir. Çünkü bilinmeyen boşluğu doldurmak insanın hayaline kalmıştır. Okyanusların bu bilinmeyen boşluğunda dans eden deniz kızlarını da hayal edebilirsiniz, devasa bir canavar balina da hayal edebilirsiniz. Büyük keşifler çağı olarak bilinen 1500 lü yıllarda denizciler bilinmeyen sulara yelken açıyorlardı. Bu uçsuz bucaksız sulara yelken açmak o dönemler için cesaret isteyen bir işti. Çünkü bu günkü gibi iletişim imkanlarının olmaması bir yana okyanusların derinliklerinde yaşayan bir canavarla karşılaşabileceklerini düşünürlerdi