Ana içeriğe atla

Solucan Delikleri ve Genel Görelilik Teoremi | Yıldızlararası Miller'ın Gezegeni

 



7 kasım 2014 yılında Interstaller Türkiye sinemalarında vizyona girdi. Yani altı gün önce filmin vizyona girmesinin sekizinci yılıydı. Interstaller filmini sanırım izlemeyen kalmamıştır.  Yine de izlemeyenler varsa uyarayım bu video spoiler içeriyor. Ancak vereceğim spoilerın filmin heyecanını kaçıracağını sanmıyorum o yüzden spoiler olmaya da bilir emin değilim. Sadece videomu anlatabilmek için filmin içeriğinden biraz bahsetmem gerekiyor. Yani sonunu söylemeyeceğim merak etmeyin. Filmde geçen Dünya artık yaşanamaz bir hal almıştır. Cooper adındaki eski bir NASA pilotu çocuklarıyla beraber bir mısır tarlası işletmektedir. O günlerde Cooper’a hayalet olarak bahsettikleri bir şeyden mesaj gelir. Mesajda gizli kordinatlar yazılıdır. Kızıyla birlikte Koordinatlara giderler ve gizli NASA üssü karşılarına çıkar. Onları karşılayan profesör Dünya’daki yaşamın tehlikede olduğunu, tanımlanamayan bir şeylerin Satürn yakınlarında bir solucan deliği açtığını ve yapılan araştırmalarda orada yaşam olduğunun keşfedildiğini anlatır. Orada 3 gezegen vardır ve hangisinin daha yaşanabilir olduğunu keşfetmek için görev almasını ister. Bu çok uzun bir yolculuktur. Belki geri döndüğünde çocukları Cooper’dan daha yaşlı olacak belki de ölmüş olacaklardı. Çünkü gideceği gezegende geçen 1 saat Dünya’da yedi yıla bedeldi. Bir dakika... Nasıl yani. Çocukların yaşı nasıl babasının yaşından büyük olabilir? Böyle bir şey mümkün mü? Zaman uzayın bir tarafında hızlıyken diğer tarafında yavaş olabilir mi?

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum bilimkurgu filmleri adı üstünde kurgusal bilimdir. Yani tamamen bilim olarak görüp içerisindeki her şeyin doğruluğunu veya yanlışlığını savunmak yanlış olur. Tabi yıldızlararası filmi birçok bilimsel gerçeği çok güzel şekilde izleyiciye aktarmış. Bu da aslında bu filmi diğer birçok bilimkurgu filminden ayırıyor. Filmin yönetmeni bu bilimsel tutarlılığı yakalamak için Teorik fizikçi Kip Thorne ile işbirliği yapmış.

Filmin baş yapımcılarından olan Kip Thorne kütleçekim fiziği ve astrofizik konularında araştırmalar yürüten, Stephen Hawking ve Carl Sagan ile arkadaşlıkları bulunan, Einstein’in Genel Görelilik Teorisi üzerine kafa yormuş bir teorik fizikçidir. Solucan deliği ile ilgili en önemli araştırmacılardan biridir. Hatta Yıldızlararası filmi için “Yıldızlararasının Bilimi” isimli bir kitap yazmıştır.

Peki nedir bu solucan delikleri ve Genel görelilik teorisi? Solucan deliği uzay-zamandaki farklı noktaları birbirine bağlayan kurgusal bir yapıdır. Görsel olarak anlatmam gerekirse bu kağıdı bir uzay olarak düşünelim. İki kenarı arasındaki mesafenin beş ışık yılı olduğunu varsayalım. Yani ışığı bu kenardan açarsak buraya ulaşması 5 yıl sürecek kadar uzak. Eğer bir solucan deliğinden geçerek diğer uca ulaşmak isteseydik,

...anında orda olurduk.

Yani teorik olarak bir solucan deliği milyarlarca ışıkyılı gibi aşırı uzak mesafeleri veya zamandaki farklı noktaları hatta farklı evrenleri birbirine bağlayabilir. Bu da farklı olasılıkları doğuruyor. Örneğin dede paradoksu. Solucan deliğiyle geçmişe giden bir kişi dedesini öldürürse ne olur? Gibi

Solucan delikleri Einstein’in Genel görelilik teorisi ile tutarlıdır. Ancak solucan deliklerinin gerçekliği henüz kanıtlanmamıştır. Kuramsal bir düşüncedir. Hiç görülmemişlerdir ama Einstein’in genel görelilik kuramına göre var olabilirler.

Peki genel görelilik teorisi nedir? Genel Görelilik Teorisi 1915 yılında Einstein tarafından geliştirlen kütleçekimi teorisidir. Modern fizikte kütleçekiminin işleyişini açıklar. Newton’un kütleçekim teorisinin yerini almıştır. Genel Görelilik Teorisi; büyük kütleli cisimler etrafında zamanın daha yavaş aktığını, büyük kütleli cisimlerin ışığın rotasını değiştirdiğini (ki bu konu hakkında videom var), ışığın kütleçekimine bağlı olarak kırmızımsı olduğunu, uzaydaki büyük kütleli cisimler arasındaki etkileşimlerin kütle çekim dalgaları oluşturabildiğini ve uzayda karadelik olarak blidiğimiz şeylerin var olduğunu öngörür. Bu öngörüler deneysel ve gözlemsel olarak doğrulanmıştır.

Burda bir konuya açıklık getirmek istiyorum. “Teori” dediğimiz şey günlük hayatta, doğruluğundan emin olunamayan düşünce anlamına gelir. Ancak bilimsel anlamında teori bilimsel gerçekleri kullanarak etrafımızdaki şeylerin nedenine yönelik kapsamlı açıklamalar anlamına gelir. Teoriler bilimin zorlu testlerini geçen, doğrulukları da kapsamlı şekilde sınanmış, bilimsel açıklamaların en üst düzeyindeki açıklamalardır. Yani teori bilimsel bir açıklamadır. Düşünce değildir. Bu arada konuyu bölmüşken hatırlatayım, Kanalımın faydalı olduğunu düşünüyorsanız lütfen beğenip yorum yaparak araştırmalarıma destek olun.

Genel görelilik teorisine tekrar dönelim. Einstein Kütleçekim kuvvetini reddetti. Kütleçekimi olarak ifade ettiğimiz şey aslında uzay zaman dokusunda meydana gelen bükülmelerdi. Uzayda bulunan kütleler etrafındaki uzay-zaman dokusunu büküyor ve bir çukur oluşturuyordu. Bu sebeple aynı uzayda hareket eden farklı cisimler aslında kütlesi en ağır cismin oluşturduğu bükülmeye doğru hareket ediyorlardı.

Tamam bunu anladık. Şimdi kütleçekiminin zamanı bükmesine gelelim. Kütleçekim kuvvetine daha fazla maruz kalan cisimler daha geç yaşlanır. Ancak bu son derece küçük bir zaman farkıdır.

1971 yılında Amerikalı iki bilim insanı tarafından bunun deneyi yapılmış. Birbiriyle senkronize olan 4 sezyum atom saati, Dünya'nın çevresini 2 kez dolaşacak olan ticari jet uçaklarına konulmuş. Bu saatler belli bir süre uçurulup, Washington’da bulunan gözlemevindeki saatlerle kıyaslandığında, tam da Einstein'ın Genel Görelilik Teorisi'ne uygun bir şekilde uçuş sırasında daha hızlı çalıştığı kanıtlanmıştır. Bu sonuç ise, kütleçekimi alanına daha yakın bir cisim için zamanın daha yavaş geçtiği öngörüsünü doğrular niteliktedir.

Örneğin 4,5 milyar yaşındaki Dünyamızın merkezindeki kütleçekimi, yüzeyinden daha fazla olduğu için; Dünya’nın çekirdeği, yüzeyinden 2,5 yıl daha gençtir. Evet 4,5 milyar yılda 2,5 yıllık bir fark kadar küçük bir fark. Bu da yaklaşık her 57 yılda 1 saniyeye bedel. Tabiki Miller’ın gezegeninde geçen bir saatin Dünya’nın 7 yılına bedel olması kadar büyük bir rakam değil ancak bu deney böyle bir zaman farkının varlığını doğruluyor.

Bu arada videomun başında da bahsettiğim gibi 6 gün önce Yıldızlararası filminin Türkiye’de vizyona girmesinin 8. Yılıydı. Yani eğer gerçekten böyle bir gezegen var olsaydı 8 yıl sonra bu gün o gezegende yaklaşık 1 saat 10 dakika geçmiş olacaktı.

Zaman görelidir, herkese aynı değildir. Kişiden kişiye değişiklik gösterir. Hatta zaman duran ve hareket eden kişilere göre bile farklı geçer. Einstein’in bir düşünce deneyi vardır. Çok çok hızlı bir tren hayal edin. Trenin içindesiniz. Dışarıda ise biri daha var. Trenin her iki ucuna birden aynı anda yıldırım düştüğünü hayal edin. Dışarıdan izleyen kişi bu yıldırımların aynı anda düştüğünü görecektir. İçerdeki siz ise önce hareket ettiğiniz yöne doğru trenin ön tarafına düşen yıldırımı, sonrasında ise trenin arka tarafına düşen yıldırımı göreceksiniz. Daha ilginç olanı da Bekleyen kişinin hareketsiz, trenin ise hareketli olduğuna dair hiçbir hükümde bulunamayız. Çünkü her şey birbirine göre hareket halindedir. Hiçbir şey mutlak sabit değildir. O yüzden aslında ne tren hareket ediyor, ne trenin dışındaki kişi sabit duruyor, ne iki yıldırım aynı anda düşüyor, ne de ilk önce trenin ön tarafına yıldırım düşüyor. Yani gerçek veya doğru diye bir cevap yok. Çünkü zaman bir yanılsamadır ve her şey görecelidir.

 

KAYNAKÇA

https://scopethegalaxy.com/black-hole-vs-wormhole/ Kara Delik ve Solucan Deliği - Nasıl Farklılar?

https://vesaire.org/einstein-boyle-buyurdu-goklerde-egriliyor-isiklar/

https://evrimagaci.org/genel-gorelilik-teorisi-nedir-modern-fizikte-kutlecekimi-neden-newtonun-teorisi-ile-degil-de-izafiyet-teorisi-ile-aciklanir-7669 Genel Görelilik Teorisi Nedir?

https://www.space.com/20881-wormholes.html Solucan deliği teorisi nedir?

https://www.scientificamerican.com/article/follow-up-what-exactly-is/ Solucan deliği' tam olarak nedir? Solucan deliklerinin varlığı kanıtlandı mı yoksa hala teorik mi?

https://evrimagaci.org/yildizlararasi-interstellar-filminin-bilimsel-analizi-2977 Yıldızlararası (Interstellar) Filminin Bilimsel Analizi

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SEWOL FACİASI

     16 Nisan 2014 saat 07:30 Güney Kore’de Sewol feribotu ağırlıkta lise öğrencileriyle beraber toplamda 476 kişiyi taşıyordu. Üçüncü kaptan Park Han-kyul ve  dümenci  yani ikinci kaptan Cho Joon-ki dümendeydi. Geminin Maenggol Kanalı'na  girmesine yaklaşık 4 km kalmıştı. Saat 08:20 Üçüncü kaptan,   ikinci kaptana direksiyon sisteminin otomatik pilottan manuel direksiyona geçirmesini söyledi. Çünkü Maenggol Kanalı, bir gemiyi içinden geçirirken aşırı dikkatli olmayı gerektiren güçlü sualtı akıntılarına sahipti. Olay anında koşullar sakindi ve Sewol sıklıkla kullanılan bir rotayı izliyordu. Kanalın farklı bölgeleri sığ suları gibi tehlikelerle doluyken feribotun yolunda şimdilik böyle zorluklar yoktu. Kimilerine göre   ikinci kaptan bu yolu aşmak için yeterinde iyi ve deneyim sahibi değildi. Ancak Kore deniz güvenliği mahkemesi’nin soruşturma raporlarına göre aynı kaptanın farklı gemide birden çok kez bu kanaldan geçtiği belirtiliyordu. Peki gemi kanala yaklaştığı zaman, ik

Süpersonik ses dalgalarıyla orman yangınları sondürülebilir mi?

Ateş pek çok kültürde kutsal sayılır; ışığının beden, ısısının ise ruhu olduğu düşünülürdü. Kimi uygarlıklar ateşe tapındılar. Zerdüştler ateşe, aydınlığa bakılarak ibadet ederler. Çünkü aydınlığın Tanrıları Ahura Mazda’nın fiziksel temsili olduğuna inanırlar. Ortodokslar kutsal Cumartesi günü Kudüs’teki Yeniden Diriliş kilisesinde mucizevi şekilde beliren bir aleve tanık olmak için toplanır. Baharın gelişinde Nevruz ateşi yakılır ve üstünden atlanır. Peki bu ateş nasıl oluşur? Ateşin oluşması için yanabilen bir maddenin tutuşma sıcaklığında oksijen ile temas etmesi gerekir. Yakıt ve oksijen sürekli temas halindeyse yanma sürekli olur. Alevin sönmesi de oksijenin ya da yakıtın yok edilmesi veya sıcaklığın düşürülmesi ile mümkündür. Bir orman yangınının sönmesi için birkaç yöntemimiz vardır. Bunlardan birisi yakıtın tükenmesini beklemektir. Yani tüm orman yok olduğunda yangın sönecektir. Başka bir yöntem ateşin hava ile temasını kesmektir. Bunu da ateşin üzerine su dökerek yapabil

NASA Okyanusları Keşfetmeyi Neden Bıraktı? | Eski haritalardaki canavarlar

     Dünyamızın yüzde 70’i sularla kaplıdır. Kalan %30 luk kısmın yaklaşık %30’u çöl %11’i buz %24’ü ise dağlıktır. Bu durumda insanların Dünya üzerinde normal şartlarda yerleşebileceği yaklaşık %10 alan vardır. Antarktika hariç Dünya’nın neredeyse tüm kıta yüzeyi araştırılmış olsa da okyanuslarımızın sadece %5 lik kısmı keşfedildi ve haritalandı. Bu da demek oluyor ki okyanusların %95i tamamen bilinmezlikten ibaret. Bilinmeyen şeyler genellikle ilgi çekicidir. Çünkü bilinmeyen boşluğu doldurmak insanın hayaline kalmıştır. Okyanusların bu bilinmeyen boşluğunda dans eden deniz kızlarını da hayal edebilirsiniz, devasa bir canavar balina da hayal edebilirsiniz. Büyük keşifler çağı olarak bilinen 1500 lü yıllarda denizciler bilinmeyen sulara yelken açıyorlardı. Bu uçsuz bucaksız sulara yelken açmak o dönemler için cesaret isteyen bir işti. Çünkü bu günkü gibi iletişim imkanlarının olmaması bir yana okyanusların derinliklerinde yaşayan bir canavarla karşılaşabileceklerini düşünürlerdi