Ana içeriğe atla

Togg’un logosundaki anlam| Devrim arabası, Togg

 


    Her markanın bir logosu olur. Çünkü logo marka kimliğini temsil eder, markayı akılda kalıcı yapar, dikkat çeker. Farkında olmasak bile beynimizin içi markalarla doludur. Kola diyince, kahve diyince, telefon diyince aklımızda markalar belirir. Peki size bir soru. Araba diyince aklınıza hangi marka geliyor?  Ford, BMW, TOGG?

Türkiye'nin Otomobili Girişim Grubu kısaca Togg, Türkiye merkezli bir otomobil üretici şirkettir. Türkiye’de otomobil üretmek için bir araya gelen şirket ve kuruluşlar, 2017’nin Kasım ayında Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan tarafından açıklandı. Anadolu grubu, BMC, Kök Grubu, Turkcell, Zorlu Holding ve TOBB bir araya gelerek 2018 yılında TOGG A.Ş yi oluşturdular. TOGG’un elektrikli otomobil üretimi için Bursa’da bir fabrika kuruldu. 2020 yılında şirketin TOGG markasıyla üretim yapmasına karar verildi. 18 Aralık 2021 tarihinde ise TOGG’un bu günkü bildiğimiz yeni logosu tanıtıldı.

Togg’un daha önceki logosu ise bu şekilde görünüyordu:...

Logoda aslında her şey açıkça kısaltması olarak TC ve çevresini saran daire ise O harfi. Aynı zamanda T ile C bir bütün oluşturarak G harfini andırıyor. Bu da TOGG ismini anımsatıyor. Peki bu logo size bir yerlerden tanıdık geldi mi?

Şu an tek örneği Eskişehir’de TÜRSAŞ Devrim Arabaları Müzesi’nde bulunan yerli ve başarılı olan ancak verilmeyen imkanlar yüzünden sürdürülemeyen Devrim Arabasını biliyor musunuz?

Devrim Arabaları Projesi, dönemin Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel’in isteği üzerine 1961 yılında ilk adımı atılmış bir projeydi. Cumhurbaşkanı Cemal Gürsel, çeşitli şirketlerden seçilen bir grup mühendise, tamamen Türkiye'de tasarlanmış ve üretilmiş bir otomobil üretmesini emretti. Bu araç 29 Ekim 1961'deki Cumhuriyet Bayramı kutlamalarında gösterilecekti. Bu da mühendislerin 4,5 ay kadar kısa bir süreleri olduğu anlamına geliyordu. Hepsinin aklında tek bir soru vardı: “Motoru, kaportası ve bütün mekanik özellikleri Türklere ait bir araç, böyle sınırlı bir zaman diliminde nasıl yetiştirebilirdi?” Projedeki mühendisler bunu bir görev olarak değil; yaşam amacı, haysiyet ve onur mücadelesi olarak görüyordu. Hafta sonları da dahil günlük 12 saate çıkan çalışma süreleri olmuştu. Çalışılan atölyenin kapısına büyük bir bez afiş asmışlardı. Arabanın teslimine kaç gün kaldığı yazıyordu.

Günler geçtikçe ilk Türk otomobili vücut buluyordu. Kimi motoru yapıyor kimi kaportalarını hazırlıyordu. Şanzımanlar Ankara fabrikasında tamamen yerli üretimdi. Son olarak direksiyonun en uygun konumunu bulmak kaldı. Ayarlı direksiyon fikri ortaya atıldı fakat kabul edilmedi. Oysa henüz kimsenin düşünmediği bu fikir iki yıl sonra Amerikan markası Cadillac araçlarda yeni bir özellik olarak tanıtılmıştı.

İmkansız denilen başarılmıştı. Türk mühendis ve işçilerinin insanüstü emekleriyle 4 otomobil üretilmişti. Herkesin heyecanla beklediği, mühendislerin gecesini gündüzüne katıp çalıştığı bu yerli otomobil, yaklaşık 130 günde tamamlanmıştı. Kusursuz ve pürüssüz olmasa da yüksek oranda yerli ve milli olan bu araç artık hazır sayılırdı.

 Elektrik donanımı, diferansiyel dişlileri, kardan istavrozları, motor yatakları, camları ve lastikleri dışında bütün özellikleri ve mekanik donanımları yerli üretimdi. % 85 civarında yerliydi.

Cumhurbaşkanına sunulması planlanan aracın son kat boyası 28 Ekim günü vuruldu. Hatta pasta ve cilası Ankara’ya gönderilirken trende yapıldı. Aracın trenle sevkiyatı esnasında trenin bacasından çıkan kıvılcımlar ile aracın alev almaması için benzin deposu doldurulmamıştı. Manevraların yapılabilmesi için deposunda birkaç litre benzini vardı. Arabalar Ankara’ya indiğinde benzin transferi yapılacak ve ardından meclise gidilecekti. Ancak bu bir şekilde unutuldu ya da ihmal edildi. Arabalar meclis önüne geldiğinde durum anlaşıldı ve yakıt koyulmaya çalışıldı. O esnada gerçekleşen aksilikleri gelin dönemin gazetecisi Mete Akyol’dan dinleyelim...

...

Ertesi gün tüm gazetelerde aynı manşet vardı.  "100 metre gidip bozuldu" Fakat Devrim arabası bu manşetlerin atıldığı gün bir başka resmi geçit törenine katılmıştı. Fakat ne bundan ne de Cemal Gürsel’in diğer arabayla yoluna devam ettiğinden bahsedilmemişti. Haberler sadece Devrim aracının yolda kaldığı ve buna harcanan paranın boşa gittiği üzerineydi.

Bu araç için ayrılan bütçe yaklaşık 1.400.000 tl değerindeydi. Oysa aynı yıl tarım bakanlığı bütçesine konmuş bulunan at neslinin ıslahı için 25 milyon tl ödenek ayrılmıştı.

Şimdi kendi yorumumu yapacağım. Katılırsınız katılmaszınız bilmem. Bu arada sizde videomu beğendiyseniz yorum yapıp beğenip kanalımın gelişmesi için bana destek olabilirsiniz. Bence benzin menzin hikaye. Araba çalışmamışsa bir kontrol edilir, bir şeyler yapılır. Zaten izlediğim Devrim otomobili belgeselinde de zamanında Türk Mühendis ve Mimar Odaları Birliği Başkanlığı yapmış Mustafa Aral kendisiyle yapılan ropörtajda Devlet Planlama Teşkilatının sunduğu olumsuz rapordan bahsediyor.  

Bir şekilde artık neler olduysa bu aracın üretilmesine izin verilmedi. %85 yerlilik oranıyla gerçek anlamda bir Türkiye Cumhuriyeti arabasıydı. Zaten logosunda da bunu gayet açık vurgulamışlardı. Devrim aracında kullanılan bu logo Togg’un eski logosunu anısmatıyor. Togg’un eski logosu biraz daha modernize edilmiş olarak görünüyor. Zaten Togg, İnstagram hesabında 27 aralık 2019 yılında “devrim mühendislerine saygıyla” yazılı bir tweet paylaşmıştı. Togg’un eski logosu Devrim’in logosuna gönderme yapmış olabilir.

Gel gelelim Togg’un yeni logosuna:

Bu logo çok basit görünse de vermek istediği bir mesajı var. Togg, İnstagram hesabında yeni logoyu “Doğu ile Batı’nın buluşma, bugün ve geleceğin kesişme noktası.” yazarak açıklamış. Twitter yorumlarında logonun pek beğenilmediği vurgulansa da artık sanırım logomuz bu.

Merak edilen bir soru daha: Tamam da bu arabanın yüzde kaçı yerli?

Sanayi ve teknoloji bakanı Mustafa Varank 2022 nin Ekim ayında, Togg'un minimum yüzde 51 yerlilik oranıyla piyasaya çıkacağını belirterek, "2025'te de minimum yüzde 65 yerliliği yakalayacak." Demiş. Yani bu araç %100 yerli değil. Böyle bir şey şimdilik mümkün de değil. Tabii ki yüzde yüz yerli olması çok iyi bir şey olurdu ancak bu çok uzun zaman gerektiren bir iş. Togg ticari bir girişim. Ticari girişimlerin kaybedecek zamanı yoktur. Batarya konusunda iyi olan bir şirket varsa bu seçeneği değerlendirmek çok ciddi zaman kazandırır. Bu gün hepimizin bildiği Amerikan markası Tesla araçları bataryalarını Japon markası Panasonic’ten alıyor. Togg’un bataryaları da şimdilik Çin merkezli şirket Farasis tarafından üretilecek. Benzer olarak Togg’un elektrikli motoru Alman Bosch firması tarafından, araç entegrasyonu bir başka Alman firması EDAG tarafından, şasi sistemi İngiliz şirket Mira tarafından, tasarımı ise İtalyan şirket Pininfarina tarafından yapıldığı görülüyor.

Bunların hepsini bir yana bırakalım çünkü asıl odaklanmamız gereken yeri kaçırıyoruz. Evet Togg %100 yerli değil ama %100 Türk markası. Bize ait bir değer. Bu gün Appe firmasını düşünün. Belki bir vidası bile Amerikada üretilmiyor. Farklı ülkelerde üretilip kendi markası altında müşterilerine güven vererek markasını satıyor. Büyük bir marka değeri oluşturduktan sonra ürettiğin şeyi nerede ürettiğinin veya kime ürettirdiğinin pek önemi kalmıyor. Duruma göre üretmek daha karlıysa üretirsin, satın almak daha karlıysa ürettirirsin.

Hayatta her zaman eylemlerin karşısında duran eleştiriler olur. Nasıl yapalım dendiğinde fikri olmayan ama yapıldıktan sonra öyle mi yapılır diye eleştiren kesim oldukça büyüktür. Başarı ise tüm bunların karşısında durup ısrarla hedefe yürümekle elde edilir. Bu gün elimizdeki imkanlarla neyi yapabiliyorsak onu yapmalı ve yapılan şeyi eleştirmeden önce anlamalıyız. Çünkü bizim üretmeye ihtiyacımız var. Zamanında yerli arabalar hatta yerli uçaklar üretmişiz. Ancak anlamadan, dinlemeden sürekli eleştirmişiz. Geçmişe dönüp baktığımızda bu gereksiz eleştirilerin sadece tarihimizde karanlık bir iz bıraktığı açıkça görülmektedir. Geçmişte eleştirdiğimiz nice olgu zaman geçtikçe keşkelere dönüşmüştür. Bu gün elimize geçen bu fırsatı da anlamadan eleştirmek, zaman geçtikten sonra keşkelere dönüşecektir. Çünkü yaşananlar anılaştıkça değeri çok daha iyi anlaşılacaktır.

 

KAYNAKÇA

https://www.youtube.com/watch?v=GfdOvpTzvGA&t=104s Tamam da TOGG'un Yüzde Kaçı Yerli?

https://www.aa.com.tr/tr/ekonomi/bakan-varank-togg-minimum-yuzde-51-yerlilikle-piyasaya-cikacak-2025te-de-minimum-yuzde-65-yerliligi-yakalayacak/2716418#

https://www.youtube.com/watch?v=SKP92Jtr3cQ Türkiye'nin otomobili TOGG projesi hakkındaki düşüncelerim (Barış Özcan)

https://www.timeturk.com/gundem/togg-logosu-neden-degisti/haber-1714778

https://www.diken.com.tr/yerli-otomobile-yeni-logo/

https://www.aa.com.tr/tr/gundem/turkiyenin-ilk-yerli-otomobili-devrim-60-yasinda/2406427 Devrim onların çok üzerinde, yüzde 85 civarında yerlilik oranına sahip bir otomobildir.

https://www.youtube.com/watch?v=K8i02mm1VPw Devrim otomobili belgeseli

http://devrimarabasi.com.tr/bir-basari-oykusu/

http://www.eskisehir.gov.tr/devrim-arabasi

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SEWOL FACİASI

     16 Nisan 2014 saat 07:30 Güney Kore’de Sewol feribotu ağırlıkta lise öğrencileriyle beraber toplamda 476 kişiyi taşıyordu. Üçüncü kaptan Park Han-kyul ve  dümenci  yani ikinci kaptan Cho Joon-ki dümendeydi. Geminin Maenggol Kanalı'na  girmesine yaklaşık 4 km kalmıştı. Saat 08:20 Üçüncü kaptan,   ikinci kaptana direksiyon sisteminin otomatik pilottan manuel direksiyona geçirmesini söyledi. Çünkü Maenggol Kanalı, bir gemiyi içinden geçirirken aşırı dikkatli olmayı gerektiren güçlü sualtı akıntılarına sahipti. Olay anında koşullar sakindi ve Sewol sıklıkla kullanılan bir rotayı izliyordu. Kanalın farklı bölgeleri sığ suları gibi tehlikelerle doluyken feribotun yolunda şimdilik böyle zorluklar yoktu. Kimilerine göre   ikinci kaptan bu yolu aşmak için yeterinde iyi ve deneyim sahibi değildi. Ancak Kore deniz güvenliği mahkemesi’nin soruşturma raporlarına göre aynı kaptanın farklı gemide birden çok kez bu kanaldan geçtiği belirtiliyordu. Peki gemi kanala yaklaştığı zaman, ik

Süpersonik ses dalgalarıyla orman yangınları sondürülebilir mi?

Ateş pek çok kültürde kutsal sayılır; ışığının beden, ısısının ise ruhu olduğu düşünülürdü. Kimi uygarlıklar ateşe tapındılar. Zerdüştler ateşe, aydınlığa bakılarak ibadet ederler. Çünkü aydınlığın Tanrıları Ahura Mazda’nın fiziksel temsili olduğuna inanırlar. Ortodokslar kutsal Cumartesi günü Kudüs’teki Yeniden Diriliş kilisesinde mucizevi şekilde beliren bir aleve tanık olmak için toplanır. Baharın gelişinde Nevruz ateşi yakılır ve üstünden atlanır. Peki bu ateş nasıl oluşur? Ateşin oluşması için yanabilen bir maddenin tutuşma sıcaklığında oksijen ile temas etmesi gerekir. Yakıt ve oksijen sürekli temas halindeyse yanma sürekli olur. Alevin sönmesi de oksijenin ya da yakıtın yok edilmesi veya sıcaklığın düşürülmesi ile mümkündür. Bir orman yangınının sönmesi için birkaç yöntemimiz vardır. Bunlardan birisi yakıtın tükenmesini beklemektir. Yani tüm orman yok olduğunda yangın sönecektir. Başka bir yöntem ateşin hava ile temasını kesmektir. Bunu da ateşin üzerine su dökerek yapabil

NASA Okyanusları Keşfetmeyi Neden Bıraktı? | Eski haritalardaki canavarlar

     Dünyamızın yüzde 70’i sularla kaplıdır. Kalan %30 luk kısmın yaklaşık %30’u çöl %11’i buz %24’ü ise dağlıktır. Bu durumda insanların Dünya üzerinde normal şartlarda yerleşebileceği yaklaşık %10 alan vardır. Antarktika hariç Dünya’nın neredeyse tüm kıta yüzeyi araştırılmış olsa da okyanuslarımızın sadece %5 lik kısmı keşfedildi ve haritalandı. Bu da demek oluyor ki okyanusların %95i tamamen bilinmezlikten ibaret. Bilinmeyen şeyler genellikle ilgi çekicidir. Çünkü bilinmeyen boşluğu doldurmak insanın hayaline kalmıştır. Okyanusların bu bilinmeyen boşluğunda dans eden deniz kızlarını da hayal edebilirsiniz, devasa bir canavar balina da hayal edebilirsiniz. Büyük keşifler çağı olarak bilinen 1500 lü yıllarda denizciler bilinmeyen sulara yelken açıyorlardı. Bu uçsuz bucaksız sulara yelken açmak o dönemler için cesaret isteyen bir işti. Çünkü bu günkü gibi iletişim imkanlarının olmaması bir yana okyanusların derinliklerinde yaşayan bir canavarla karşılaşabileceklerini düşünürlerdi