Ana içeriğe atla

NASA 2022'de Dünyaya çarpacak bir asteroidi vuracak.


 

İnsanın başına gelebilecek garip bir doğal afet desem aklınıza neler gelir?

30 kasım 1954 te Alabamada yaşayan bir kadın evinde kestirirken gökten düşen bir taş tarafından yaralandı. Bu kadın gökten düşen bir göktaşı tarafından vurulduğu belgelenen ilk kişi, idi. Daha sonra Osmanlı devlet arşivini inceleyen araştırmacılarımız daha önce Osmanlı’da Göktaşı çarpması sonucu ölümlü bir olaydan bahseden 3 adet tarihi el yazmasına ulaştıklarını açıkladılar. Bu el yazmaları da şu an Irak sınırları içerisinde kalan Süleymaniye’de yaşanmış 22 Ağustos 1888 tarihli bir olaya ait görgü tanıklarının ifadelerini içeriyor. Görgü tanıklarının ifadelerine göre gökten bir cisim hızla yaklaşıp gökyüzünde patlamış ve ortalığa 10 dakika boyunca yağmur gibi kaya parçaları saçılmış. Saçılan parçalar bir kişinin ölümüne bir kişinin de felç kalmasına yol açmış. Dönemin Süleymaniye valisi olayın yaşandığına ilişkin mektubu II. Abdulhamit’e göktaşının bir parçasını da ekleyerek göndermiş. Ancak bu göktaşı parçasının nerde olduğunu şu an bilmiyoruz.

Altay Bayatlı, Doc. Dr. Ozan Ünsalan ve NASA kıdemli araştırmacısı Jenniskens tarafından hazırlanan bu bilimsel makale bir göktaşı tarafından en erken ölüm ve yaralanma olayının kanıtı oldu ve makale Meteoritics & Planetary Science’ adlı bilim dergisinde yayımlandı.

Benim asıl merakımı çeken konu eğer gerçekten 10 dakika boyunca gökten taş yağdıysa dönemin Osmanlı Halkı bunu nasıl yorumladı? 1888 yılında yaşanan bu göktaşı felaketinin sebebini neye bağladılar? 1888 yılından çok daha önce 1575li yıllarda, Saraya müneccim başı olarak atanmış olan Takiyüddin, İstanbulda bir rasathane kurdurmuştu. Bu Osmanlının medreselerden bağımsız  ilk rasathanesiydi. Ancak 1580 yılında topa tutularak yıktırıldı. Sebebi ise o dönemde yaşanan bir kuyruklu yıldızın gökyüzünde belirmesi ve salgın hastalıkların baş göstermesi. Evet halk kuyruklu yıldızı görmenin ve salgın hastalıkların suçunu, kurulan bu rasathaneye attı. Bazı rivayetlere göre takiyüddin’in rasathaneden meleklerin bacaklarına baktığı için Dünyaya felaketler geldiği öne sürülerek yıkıldığı söylenir.  Bunun doğru olduğunu düşünmüyorum çünkü bir Müslüman hiç bir şey bilmese bile en azından meleklerin cinsiyetinin olmadığını bilir, bilsin yani. Ama bu düşüncem böyle bir rivayetin olmadığını kanıtlamaz.

Takiyüddin, kendisi ile aynı zamanda yaşamış Danimarkalı gök bilimci ve aynı zamanda adının telaffuzunu bilmediğim Tycho Brahe ile neredeyse aynı gözlemleri yapmışlar. Daha sonra Osmanlıdaki rasathane yıkıldığı için gök bilim çalışmaları duraksamış, avrupada ise Tycho Brahe’den sonra Kepler çalışmalarına devam etmiştir. Hani şu uzay teleskobuna adını veren kepler. Kepler diyince muhtemelen bu uzay teleskobu sayesinde ismi duyunca yabancılık çekmediniz. Ama Taküyiddini duyunca muhtemelen garipsediniz. Oysa taküyiddin adını alan bir şey var. Bir ramazan programı. Geçtiğimiz yıllarda bir kanalda Taküyiddinin gözlemevi adında bir ramazan programı sunuldu. Harika değil mi! Hiç yoktan iyi.

Aslında sanırım bu konuda Tycho Brahe daha şanslıydı çünkü II. Frederick tarafından destekleniyor ve korunuyordu. Zaten II. Frederick’in ölümünden sonra onun da işleri eskisi kadar yolunda gitmedi. Ama en azından bilimsel kayıtlarını ve araçlarını asistanı Keplere bırakmıştı.

Osmanlıda ise ikinci rasathane birincisi yıkıldıktan yaklaşık 300 yıl sonra, 1868 yılında kuruldu. Bu günkü bildiğimiz Kandilli  Rasathanesi. O da zaten başlangıçta hava durumlarını incelemek için kuruldu.

İkinci sorumuza gelelim. İnsanlığın başına gelebilecek garip bir doğal afet desem aklınıza neler gelir? Bi virüs salgını? Doğalsa evet tabii olabilir. Dünyaya göktaşı çarpması?

Bir göktaşı insanı yaralayabildiği gibi insanlığı yokta edebilir. Muhtemelen dinazorları yok ettiği gibi. Yani gökten bir avuç kadar göktaşı Dünyaya çarpabileceği gibi, kilometrelerce çapta bir göktaşı da çarpabilir. Bunun bir garantisi yok. Mesela Meksika körfezide bulunan Chicxulub kraterinin, dinozorları yok eden göktaşının kalıntıları olduğu tahmin ediliyor. Bundan 65 milyon yıl önce düşen bu gök taşının çapı ise 12 km. İdi. Bilim adamları ise tekrar böyle bir tehditle karşılaşılırsa, mücadele etmek için çalışmalar yapıyorlar.

Aslında göktaşlarının insanlığa sürekli zararı dokunacak diye bir şey yok. Mesela 2015 yılında Bingöl’ün Sarıçiçek köyüne bir meteor düştü. Ölen ya da yaralanan olmadı. Aksine köyün meteor cirosu 1 milyon lirayı geçti. Köylüler yerlere saçılan meteor parçalarını toplayarak bir gramını ortalama 40 dolardan çeşitli ülkelerden gelen araştırmacılara sattılar.

Asteroidler gezegen olamayacak kadar küçük kaya parçalarıdır. Daha küçük asteroidlere meteoroid denir. Dünyanın atmosferine girdiklerinde meteor olurlar.  Dünyaya çarparsa meteorit olarak adlandırılırlar. Tabi bu söylediklerim özet ve kısa bilgiler. Bazı özel durumlar da olabilir. Nasaya göre yılda yaklaşık bir kez otomobil büyüklüğünde bir asteroid Dünya atmosferine çarpar ve yüzeye ulaşmadan önce yanar. Ancak bu yanma bile dünya üzerinde büyük hasarlara sebep olabilir. Örneğin 1908 yılında Sibirya’da Tunguska nehri civarında çok şiddetli bir patlama meydana gelmişti. 30 Haziran sabahı saat yedi sularında dehşet verici bir patlama meydana geldi. Yaklaşık 500.000 dönümlük yani yaklaşık 2000km karelik orman arazisi yok oldu. Şans eseri patlamada ölen olmadı çünkü yerleşim yerine çok uzak bir alandaydı. 1927 yılında olayın yaşandığı yere gidilme kararı alındı ve Rus bilim insanları yola çıktı. Gittiklerinde ise herhangi bir krater izine rastlamadılar. Sonra tabi halk arasında hemen teoriler ağızdan ağıza dolaşmaya başladı. Yok Nikola Tesla yaptı, yok uzaylılar bizi kurtardı falan. Aslında olabilir çünkü bu olayın gizemi hala çözülemedi.  Ama bence mantıklı olan iki şey var. Birincisi bir kuyruklu yıldız Dünya atmosferinde yanarak Dünyaya çarpmadan yok oldu. Bu mümkün çünkü kuyruklu yıldızlar büyük oranda buz ve kozmik tozlardan oluşurlar. Hatta kuyruklu yıldızlara buzlu çamur topu da denir. Atmosfere girince sürtünmeden dolayı buharlaşmış olabilir. İkinci olarak yüzlerce kilometre çapında bir meteor atmosfere girince patlamış ve dünyaya minik parçalarını bırakmış olabilir.

Peki Tunguska’da patlayan bu meteor bir şehirin bulunduğu yerde patlasaydı ne olurdu? Bu denli güçlükte bir patlama değil ama tekrar Rusyaya bi bakalım. 2013 yılında 17 metre genişliğinde bir meteor, Rusya’nın Chelyabinsk bölgesinde patladı. Saatte yaklaşık 60.000km hızla hareket eden bu meteor parlak bir ateş topuna dönüşerek yerden onlarca kilometre yüksekte patladı. Patlamanın yaydığı şok dalgasının etkisiyle pencereler parçalandı, bazı binalar zarar gördü. Oysa patlamayla açığa çıkan enerjinin tamamına yakını, atmosfer tarafından emilmişti. Çelyabinsk meteoru Tunguska olayından sonra Dünya atmosferine giren en büyük cisim oldu. Ve o kendini gökyüzünde belli edene kadar öyle bir göktaşının atmosferde belireceğinden kimsenin haberi yoktu. Aslında ondan 16 saat sonra yaklaşacak olan 2012DA14 adlı meteorun varlığı biliniyordu ve o da yeryüzünün 27.700km üstünden geçecekti. Öyle de oldu ama Çelyabinsk meteoru hiç hesapta yoktu. Varlığı tespit edilebilen meteorlar olduğu gibi tespit edilemeyen meteorlar da oluyor. ABD de bulunan sensörler 1988 yılından beri uzaydaki bu alev toplarının yerlerini tespit etmek için çalışıyorlar. 1988 yılından beri tespit edilen alev toplarını inceleyebileceğiniz bir site bile var. Hatta nasanın internet sitesine girerseniz girdiğiniz anın 3 hafta öncesine kadar kaydedilmiş alev toplarının video görüntülerine de ulaşabilirsiniz.

 

Rusyada yaşanan bu meteor olayının ardından ABD li yetkililer gelecekte yaşanacak olası tehlike durumunda neler yapılabileceğini öğrenmek için NASA’dan teknolojileri ve yapabileceği operasyonlar hakkında bilgi istedi. Açık oturum diyebileceğimiz bu program 2013 yılında bir TV kanalından yayınlandı.

Dünyaya büyük zararlar verecek göktaşı tehlikesi şu anda görülmüyor. Ama böyle bir tehditle karşılaşırsak yapabileceğimiz birkaç şey var:

Gravity tractor yani yerçekimi traktörü planı. Bir uzay aracı asteroidin yanına gidip asteroidi kendine doğru çekerek yönünü Dünyadan saptırılabilir.

Bir başka düşünce asteroidin yüzeyin bir kısmını parçalamak için lazer kullanmak. Tabi böyle bir lazer değil

Ya da farklı olarak bir uzay aracı fırlatılır ve bu  araç dünyaya yaklaşan meteorla çarpışarak rotasından saptırılabilir. NASA Dünyayı tehdit edecek olası meteorların rotasını saptırmak için bu proje üzerinde çalışıyor. İsmine de DART adı verilmiş. Double Asteroid Redirection Test. Yani İkiz asteroid yönlendirme testi. Gezegenimizi savunma amaçlı çalışmalarına başlanan bu test, meteorun kinetik enerjisini kullanarak rotasını saptıracak ve Dünyayı tehdit edecek göktaşının rotasını değiştirecek. Yalnız test diyoruz çünkü hala denenmedi. DART 2021 yılında spaceX’in Falcon 9 roketi ile fırlatılacak. Bir yıldan fazla süren yolculuktan sonra Didymos ikiz asteroidi Dünya’ya 11 milyon kilometre mesafede kaldığında DART görevini gerçekleştirecek. 2022’nin eylül ayında Didymos ikiz asteroidinden küçük olanın rotasını saptırmayı deneyecek. Öyle küçük dediğime bakmayın. Didymos A nın yani büyük olanın çapı 780 metre iken küçük olanın yani rotası değiştirilecek olan Didymos B asteroidinin çapı 160 metre. Yani yaklaşık mısır piramidiyle benzer büyüklükte.

Aslında bu ikiz asteroidin 2123 yılına kadar dünyaya yaklaşması beklenmiyor. Zaten amaçta ilerde böyle bir tehdit ile karşılaşırsak, önceden tecrübe kazanılmış olmasını sağlamak.

Ancak bu görevler öyle filmlerdeki gibi dünyaya dev gök taşı çarpmasına 2-3 hafta kala yapılamaz. Zaten 2022 yılında Didymos B asteroidini saptırmayı “denemek” için yıllar önceden çalışmaya başladık. Eğer şanslıysak dev bir meteoroidin dünyaya çarpmasından onlarca yıl önce onu farkeder ve kurtulmaya çalışırız. Eğer onu farkettiğimizde çok geç olursa, 2013 yılında tıpkı Rusyadaki gibi tüm dünya koşturmacasına devam ederken dev bir meteor gelir ve Dünyayı yok eder.

 

21° 16' 39.882" N 89° 30' 4.277" W Chicxulup




KAYNAKÇA

https://onlinelibrary.wiley.com/doi/abs/10.1111/maps.13469 -> göktaşının neden olduğu ilk ölüm makale

https://www.youtube.com/watch?v=s2Z_XlEM984 -> sarıçiçek/BİNGÖL meteor

https://www.researchgate.net/publication/340829362_Earliest_evidence_of_a_death_and_injury_by_a_meteorite  -> Bir göktaşının neden olduğu ölüm ve yaralanmanın en eski kanıtı makale

https://dergipark.org.tr/en/download/article-file/13207 -> takiyüddin rasathanesi

https://ileriseviye.wordpress.com/2006/01/31/takiyuddin-tyco-brahe-ve-osmanlinin-astronomi-ile-imtihani/ -> Takiyüddin, Tyco Brahe ve Osmanlı'nın Astronomi ile İmtihanı

https://cneos.jpl.nasa.gov/fireballs/ -> ABD sensörlerinin fireball tespitleri 1988

https://fireballs.ndc.nasa.gov/ -> NASA fireball

https://evrimagaci.org/asteroid-meteoroid-meteor-meteorit-ve-kuyruklu-yildiz-arasindaki-fark-ne-8221 -> Gök cisimleri sınıflandırması

https://www.jpl.nasa.gov/asteroidwatch/ -> Dünyada en yakın geçecek sıradaki 5 gök taşı

https://www.nasa.gov/mission_pages/asteroids/news/asteroid20130215.html -> 2012DA14 asteroidi NASA

https://www.c-span.org/video/?311602-1/threats-asteroids-meteors -> Meteorlardan gelen tehditler TV programı NASA

https://www.nasa.gov/content/asteroid-grand-challenge/mitigate/gravity-tractor -> Gravity Tractor

https://www.nasa.gov/planetarydefense/dart -> DART

https://www.cnnturk.com/bilim-teknoloji/nasa-ve-avrupa-uzay-ajansindan-didymos-asteroidini-vurma-plani

 


Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SEWOL FACİASI

     16 Nisan 2014 saat 07:30 Güney Kore’de Sewol feribotu ağırlıkta lise öğrencileriyle beraber toplamda 476 kişiyi taşıyordu. Üçüncü kaptan Park Han-kyul ve  dümenci  yani ikinci kaptan Cho Joon-ki dümendeydi. Geminin Maenggol Kanalı'na  girmesine yaklaşık 4 km kalmıştı. Saat 08:20 Üçüncü kaptan,   ikinci kaptana direksiyon sisteminin otomatik pilottan manuel direksiyona geçirmesini söyledi. Çünkü Maenggol Kanalı, bir gemiyi içinden geçirirken aşırı dikkatli olmayı gerektiren güçlü sualtı akıntılarına sahipti. Olay anında koşullar sakindi ve Sewol sıklıkla kullanılan bir rotayı izliyordu. Kanalın farklı bölgeleri sığ suları gibi tehlikelerle doluyken feribotun yolunda şimdilik böyle zorluklar yoktu. Kimilerine göre   ikinci kaptan bu yolu aşmak için yeterinde iyi ve deneyim sahibi değildi. Ancak Kore deniz güvenliği mahkemesi’nin soruşturma raporlarına göre aynı kaptanın farklı gemide birden çok kez bu kanaldan geçtiği belirtiliyordu. Peki gemi kanala yaklaştığı zaman, ik

Süpersonik ses dalgalarıyla orman yangınları sondürülebilir mi?

Ateş pek çok kültürde kutsal sayılır; ışığının beden, ısısının ise ruhu olduğu düşünülürdü. Kimi uygarlıklar ateşe tapındılar. Zerdüştler ateşe, aydınlığa bakılarak ibadet ederler. Çünkü aydınlığın Tanrıları Ahura Mazda’nın fiziksel temsili olduğuna inanırlar. Ortodokslar kutsal Cumartesi günü Kudüs’teki Yeniden Diriliş kilisesinde mucizevi şekilde beliren bir aleve tanık olmak için toplanır. Baharın gelişinde Nevruz ateşi yakılır ve üstünden atlanır. Peki bu ateş nasıl oluşur? Ateşin oluşması için yanabilen bir maddenin tutuşma sıcaklığında oksijen ile temas etmesi gerekir. Yakıt ve oksijen sürekli temas halindeyse yanma sürekli olur. Alevin sönmesi de oksijenin ya da yakıtın yok edilmesi veya sıcaklığın düşürülmesi ile mümkündür. Bir orman yangınının sönmesi için birkaç yöntemimiz vardır. Bunlardan birisi yakıtın tükenmesini beklemektir. Yani tüm orman yok olduğunda yangın sönecektir. Başka bir yöntem ateşin hava ile temasını kesmektir. Bunu da ateşin üzerine su dökerek yapabil

NASA Okyanusları Keşfetmeyi Neden Bıraktı? | Eski haritalardaki canavarlar

     Dünyamızın yüzde 70’i sularla kaplıdır. Kalan %30 luk kısmın yaklaşık %30’u çöl %11’i buz %24’ü ise dağlıktır. Bu durumda insanların Dünya üzerinde normal şartlarda yerleşebileceği yaklaşık %10 alan vardır. Antarktika hariç Dünya’nın neredeyse tüm kıta yüzeyi araştırılmış olsa da okyanuslarımızın sadece %5 lik kısmı keşfedildi ve haritalandı. Bu da demek oluyor ki okyanusların %95i tamamen bilinmezlikten ibaret. Bilinmeyen şeyler genellikle ilgi çekicidir. Çünkü bilinmeyen boşluğu doldurmak insanın hayaline kalmıştır. Okyanusların bu bilinmeyen boşluğunda dans eden deniz kızlarını da hayal edebilirsiniz, devasa bir canavar balina da hayal edebilirsiniz. Büyük keşifler çağı olarak bilinen 1500 lü yıllarda denizciler bilinmeyen sulara yelken açıyorlardı. Bu uçsuz bucaksız sulara yelken açmak o dönemler için cesaret isteyen bir işti. Çünkü bu günkü gibi iletişim imkanlarının olmaması bir yana okyanusların derinliklerinde yaşayan bir canavarla karşılaşabileceklerini düşünürlerdi