Ana içeriğe atla

Geçmiş insanını şaşırtan bu günün sıradanlıkları

 



2007 yılında olduğumuzu düşünün.Şimdi size elimdeki telefonun bir özelliğini göstereceğim.

Bu sizi şaşırttı mı? Eğer şaşırtmadıysa 2007 yılında gibi düşünememiş olabilirsiniz. Çünkü Steve Jobs, 9 Ocak 2007 yılında ilk iPhone tanıtımını yaparken Fotoğraflar uygulamasının bu yeni özelliğini tanıttığı esnada katılımcılar şaşkınlıktan çığlık atıyorlardı.


Bu gün ise bu hareketi yaptığım zaman her şey oldukça normal.

İnsanlar yeni olan şeylere alışmakta zorlanabiliyorlar. Hatta yeni olan şey karşısında ne yapmaları gerektiğini bile bilemeyebiliyorlar.

Örneğin Amerika’da, radyonun yeni yeni yaygınlaşmaya başladığı sıralarda bu gün gerçekliğine inanmakta zorlanacağımız bir olay yaşandı.

1938 yılında Amerikalılar CBS Radyosu’nu dinlerken dehşet verici bir haberle karşılaştılar. Haberde Mars’tan bir takım garip yaratıkların geldiği ve bu yaratıkların Dünya’ya saldırdıkları söyleniyordu. Habere göre istila New Jersey’de başlamış ve gitgide büyümüştü. Haberi sunan spiker detay vermeye devam ettikçe Amerikalılar daha da paniğe kapılıyordu. Halk sokaklara döküldü. Kimileri kiliselere sığındı, kimileri de otobüslerle kaçmaya çalıştı.

Fakat ortada Marslı istilası falan yoktu. Duydukları sadece bir radyo tiyatrosuydu. Bu radyo tiyatrosu için uzun süre hazırlanılmıştı. Yani çığlıklar olsun, insan sesleri olsun bir çok açıdan fazlasıyla gerçekçiydi. İsterseniz bir dinleyelim.

https://www.youtube.com/watch?v=OzC3Fg_rRJM -> 16.40sn’den itibaren

 “Dünyalar Savaşı” adındaki bu tiyatro oyununun sunulacağı aslında öncesinden de belirtilmişti. Ancak radyosunu tiyatronun ortasında açan halk, paniğe kapılmıştı. Bu karışıklığın sebepleri bunlardı. Peki siz olsanız inanır mıydınız? Bence gayet gerçekçi bir radyo tiyatrosu olmuş.

Günümüzden geçmişe baktığımızda bu olaylar her ne kadar mantıksız ve komik görünse de aslında bu durumu anlayabilmek için günümüzden birkaç örneğe bakabiliriz. Örneğin ilk kez görüntülü bir konuşma gerçekleştirecek X kuşağıdan bir insanın telefonu kulağına tutması gibi. Tamam hadi bu belki yeterince iyi bir örnek olmayabilir. Peki Space X’in Falcon 9 roketlerine ne dersiniz?

Artık Elon Musk’ın roket fırlatmadığını bilmeyen kalmamıştır. Bu roketlerin özelliği ise yeryüzüne dikey bir şekilde inebilmeleri ve onarılmalarından sonra tekrar tekrar kullanılılabilir olması. Falcon 9 roketlerinin bu gün ne kadar heyecan yarattığını anlamak izleyenlerin çığlıklarını duyduğunuzda hiçte zor değil.

KAYNAKÇA

http://pascalfroissart.online.fr/3-cache/1938-wells-koch.pdf Dünyalar savaşı İngilizce PDF

https://www.radyotiyatrosu.net/dunyalar-savasi/

https://www.youtube.com/watch?v=OLfENl_3yg0&t=29s Steve Jobs 2007

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Ayaklarınla da tat alabilirsin

      Size bir soru: Hangi canlı ayaklarıyla tat alabilir? Siz bunu düşünürken ben hem cevabı hazırlayım hem de biraz bir şeyler anlatayım. Bildiğiniz gibi canlılar birbirlerinden farklı özelliklere sahiptir. Aslında bu her canlıya verilmiş bir süper güçtür. Önemli bir güçtür. Ama o türe ait her canlıda bu güç bulunduğu için pekte önemli değildir. Mesela köpeklerin burnu insanlara göre binlerce kat daha fazla koku ayrıt eder. Köpek balıkları suyun içindeki kan kokusunu kilometrelerce öteden alır. Çitalar saatte 100km hıza kadar ulaşabilir, elektrikli yılan balıkları elektrik üretebilir aynı şekilde vatoz balıkları da öyle. Kaplumbağalar çok uzun yaşayabilirler. Tembel hayvan günün 18 saatini uyuyarak geçirebilir. Bu da bir süper güç sonuçta. Ağaçlar ve su yosunları oksijen üretir. Keçilerin göz bebekleri dikdörtgendir. Kuşlar uçar, balıklar suyun altında solunum yapar daha binlerce şey sayılabilir. Bizim sorumuza gelelim. Hangi canlı ayaklarıyla tat alabilir? İşte bu...

Savunmasız kaldığında insanlar vahşileşebilir. | SUKU & Ritim 0

  Geçtiğimiz günlerde bir videoya denk geldim. Tolga Özuygur YouTube kanalında bir bitkiyi internetten herkesin sulayabileceği bir sistem yaptığı video paylaşmış. Yani bitkiyi internete bağlamış gibi bir şey olmuş. Sistem sadece bitkiyi sulamanızı sağlamıyor, toprağının nemini ölçen bir cihaza da bağlı. Bitki fazla sulanırsa suyun buharlaşma hızını artırmak için üzerine bir fan bağlanmış. Bu fan toprağın nemini bir nebze olsun azaltmaya yarıyor. Bu bitki dediğim gibi internete bağlı bir canlı. Binlerce insan bu bitkiyi Discord aracılığıyla saksıya yerleştirilmiş cihaz sayesinde belirlenen komutları sohbet bölümüne yazarak sulayabiliyor. Sudaki nem oranını öğrenebiliyor. Hatta yine Discord üzerinden bu bitkinin anlık olarak fotoğrafını çekip durumunu görebiliyoruz. Suku adı verilen bu bitkinin içinde bulunduğu deneyin amacı ise SUKU’yu yaşatmak. Saksısının fazla suyu atması için altında delikleri yok. Çünkü fazla sulanırsa fazla sulanması amaçlanmış zaten. Seçilen bitki ise ne susuz...

At neden L şeklinde gider

    Satranç oyunu aslında bir savaştır. İçinde kan olmayan zihinsel bir savaştır. Belki de kazananı olan tek savaştır diyebilirim. Zaten ortaya çıkma hikayesi de savaşmayı çok seven bir Krala dayanıyor. Bundan yıllar yıllar önce Hindistan’da savaş yapmaya doymayan bir kral yaşarmış. Bu kral her seferinde yeni bir savaş stratejisi denediği farklı ülkelere saldırırmış. Savaşacak bir durum var ya da yok bakmaz, bir şekilde savaş çıkarırmış. E haliyle halk bu kraldan bıkmış. İsyan çıkaralım demişler olmamış. Sonra akıllarına Hindistan’ın en bilge adamına danışmak gelmiş. Yanına gitmişler ve Ey alim bilge, bizi bu zalim kralın zulmünden kurtar demişler. Bilge adam bir müddet zaman istemiş. Aradan geçen birkaç gün sonra bilge adam elindeki kutuyla kralın kapısına gitmiş. Herkes merakla çevresine toplanmış. Kral kutuyu almış, kapağı açmış ve içinden... ...bugün satranç olarak bildiğimiz bu oyun çıkmış. Bilge adam oyunu anlatmış, kral oyunu o kadar sevmiş ki bir daha asla sava...