Ana içeriğe atla

Sosyal deney çekerek iyiliği aşılamak mümkün mü?

 


    Deneyin kelime anlamına baktığımızda  Bilimsel bir gerçeği göstermek, bir yasayı doğrulamak, bir varsayımı kanıtlamak amacıyla yapılan işlem, Olarak görürüz. Yani deney yaparken ortada göstermek, kanıtlamak istediğimiz bir durum vardır.

Sosyal deney ise insanların belirli durumlara veya olaylara tepkilerini test etmeye yönelik bir tür psikolojik veya sosyolojik araştırmadır.

Bilinen en eski sosyal deney 1895’te Amerikalı psikolog Norman Triplett tarafından yapıldı. Bisikletçilerin zamana karşı yarışmak yerine başka bir kişiyle yarışırken daha hızlı bisiklet sürmeyi başardıklarını keşfetti. Deneyi olta makaraları ve çocuklar üzerinde bir laboratuvar ortamında tekrarladı ve benzer sonucu aldı. Zamana karşı değil de gerçek rakiplerle rekabet edilirken çok daha hızlı performans sergileniyordu. Triplett’in bisiklet deneyiyle beraber farklı bilim insanları farklı kavramları da ortaya çıkardı. Örneğin Basit ve iyi öğrenilmiş görevlerde seyircinin varlığı performansı artırır anlamına gelen “sosyal kolaylaştırma” ya da bir iş esnasında etrafındaki insanlar izleyici değil de iş arkadaşıysa kişinin çabası düşebilir anlamına gelen “sosyal kaytarma”.

Bir başka örnek sosyal psikoloji tarihinin en rahatsızlık verici deneylerinden biri olan Milgram’ın itaat deneyi. Bu deney, insanların otoriteye nasıl boyun eğdiklerini anlamak amacıyla yapıldı.

Deney içerisinde 3 kişi bulunmaktadır. Bunlar araştırmacı, deneyden haberi olan bir işbirlikçi ve bir de deneyden habersiz bir denek. Araştırmacı emirler vererek otorite kurar. Denek öğretmen, işbirlikçi ise öğrencidir. Öğretmen otoriteden gelen emirleri öğrenciye uygular. Araştırmacı, olaydan habersiz olan öğretmene, öğrencisine öğretmesini istediği birkaç kelime verir. Öğrenciye bu kelimeler okunur ve daha sonrasında şıklı bir sınav yapılır. İşbirlikçi öğrenci her hata yaptığında 15 volttan başlayarak her seferinde de 15 wolt arttırılacak elektrik şoku yiyecektir.

Denek burada öğrencinin gerçekten elektrik şoku yediğine inanacaktı. Ama tabiki böyle bir şey olmayacaktı. Öğrenci her elektrik şoku verildiğinde gerçekten acı çekiyormuşçasına taklit yapacaktı. Denek bu çığlıkları duyduğunda bırakmak ve şok vermeyi reddetmek isterse otoriter araştırmacı tarafından uyarılacak ve devam etmesi söylenecekti. Denek şok vermeyi sürdürürse art arda 3 kere 450 voltluk şok verdikten sonra, ki bu insanı öldürmek için yeterli bir değer, deney sonlandırılıyordu.

Sonuç olarak bu deneklerin %65i, yani 40 denekten 26 tanesi emirlere uyarak 450 voltluk elektriği öğrenci rolündeki kişiye uygulamıştır.

Bu deney sonucu iki teori geliştirilmiş.

Eğer ki bireyin karar alma konusunda uzmanlığı yoksa karar vermeyi hiyerarşik düzene bıraktığını ifade eden törecilik teorisi ve kendini yaptığı davranıştan ötürü sorumlu görmediğini  ifade eden aracılı durum teorisi.

Size popüler olduğunu düşündüğüm iki sosyal deneyden bahsettim. Bu gün ise youtubeden izlediğimiz sosyal deney videolarını mutlaka biliyorsunuzdur. Hadi aralarındaki 5 farkı bulalım:

-        İlk olarak Sosyal deneyler insanlara bir şeyi aşılamak için yapılmaz, var olanı ortaya çıkarmak için yapılır.

-        İkinci olarak aniden sokakta karşılaşılan insanın psikolojisi, bir sosyal deneyi sonuca ulaştırmak için yetersizdir. Çünkü toplum farklı insanlardan ve farklı hayatlardan oluşur. Kimisi maaşını yeni almıştır mutludur ona göre tepki verir, kimisi ay sonunu getireyim birikim yapayım diye yediğinden kısıyordur ona göre tepki verir.

-        Üçüncü olarak sosyal medyada izlediğimiz bu tür içerikler deney olarak değil de daha çok abonelerin ilgisi doğrultusunda izlenme kazanmak için hazırlanan videolardır. Hele bazı videolar var ki sosyal deney değil sosyal sabır olarakta nitelendirilebilir.

-        Dördüncü olarak ise herhangi bir olguyu ortaya çıkarmazlar. Kişiseldir. Sosyal sabır değil de aslında kişisel sabır deneyleri de diyebiliriz bu internetten izlediğimiz sosyal deney videolarına.

-        Beşinci olarak ise....

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

Lizbon Günübirlik Tur Rehberi | Lizbon / PORTEKİZ

  Herkese merhabalar. Portekiz/Coimbra’da Erasmus yapıyorum. Bugün Lizbon’a gideceğim. Sadece ilk durağımız olan Terreiro da Paço’ya metro aracılığıyla geldim. Ondan sonrasını yürüyerek devam ettim. Rotamın son durağından ise otobüsle tekrar otogara geçerek Coimbra’ya döndüm. İsterseniz turumuza başlayalım.  1.       Lizbon Katedrali, Largo da Sé 1, 1100-585 Lisboa Burası lizbon katedrali. 12. Yy da inşa edilmiş ve Lizbon şehrinin en eski katedralidir. Burası eskiden Araplar tarafından cami olarak kullanılmış ama sonradan portekizin ilk kralı buradaki camiyi yıkıp yerine bu katedrali inşa ettirmiş. Bu nedenle sadece ibadet merkezi olarak değil Arapların geri dönmesine karşın kale olarak kullanılmış. Daha sonraları depremlerden etkilenmiş ve farklı değişimlere uğramış. Ama O günlerden günümüze kadar gelmeyi başarmış. Aynı zamanda yine bu yol üzerinden geçen meşhur “28 no lu tramvay” ı görüyoruz. Eğer isterseniz binme imkanınız tabiki var. Ama biz ...

Ayaklarınla da tat alabilirsin

      Size bir soru: Hangi canlı ayaklarıyla tat alabilir? Siz bunu düşünürken ben hem cevabı hazırlayım hem de biraz bir şeyler anlatayım. Bildiğiniz gibi canlılar birbirlerinden farklı özelliklere sahiptir. Aslında bu her canlıya verilmiş bir süper güçtür. Önemli bir güçtür. Ama o türe ait her canlıda bu güç bulunduğu için pekte önemli değildir. Mesela köpeklerin burnu insanlara göre binlerce kat daha fazla koku ayrıt eder. Köpek balıkları suyun içindeki kan kokusunu kilometrelerce öteden alır. Çitalar saatte 100km hıza kadar ulaşabilir, elektrikli yılan balıkları elektrik üretebilir aynı şekilde vatoz balıkları da öyle. Kaplumbağalar çok uzun yaşayabilirler. Tembel hayvan günün 18 saatini uyuyarak geçirebilir. Bu da bir süper güç sonuçta. Ağaçlar ve su yosunları oksijen üretir. Keçilerin göz bebekleri dikdörtgendir. Kuşlar uçar, balıklar suyun altında solunum yapar daha binlerce şey sayılabilir. Bizim sorumuza gelelim. Hangi canlı ayaklarıyla tat alabilir? İşte bu...

SEWOL FACİASI

     16 Nisan 2014 saat 07:30 Güney Kore’de Sewol feribotu ağırlıkta lise öğrencileriyle beraber toplamda 476 kişiyi taşıyordu. Üçüncü kaptan Park Han-kyul ve  dümenci  yani ikinci kaptan Cho Joon-ki dümendeydi. Geminin Maenggol Kanalı'na  girmesine yaklaşık 4 km kalmıştı. Saat 08:20 Üçüncü kaptan,   ikinci kaptana direksiyon sisteminin otomatik pilottan manuel direksiyona geçirmesini söyledi. Çünkü Maenggol Kanalı, bir gemiyi içinden geçirirken aşırı dikkatli olmayı gerektiren güçlü sualtı akıntılarına sahipti. Olay anında koşullar sakindi ve Sewol sıklıkla kullanılan bir rotayı izliyordu. Kanalın farklı bölgeleri sığ suları gibi tehlikelerle doluyken feribotun yolunda şimdilik böyle zorluklar yoktu. Kimilerine göre   ikinci kaptan bu yolu aşmak için yeterinde iyi ve deneyim sahibi değildi. Ancak Kore deniz güvenliği mahkemesi’nin soruşturma raporlarına göre aynı kaptanın farklı gemide birden çok kez bu kanaldan geç...