Ana içeriğe atla

TARSUS KAZISINDA GEÇİT KAPISI MI BULUNDU?

    Mersinin Tarsus ilçesinde 2012 yılında dönemin çok konuşulan bir olayı olmuştu. Aslında bu olay 2022 de bu gün bile hala bir muamma. 2016 yılında başlayan Tarsus kazısı bir yıl sürmüştü. Kazının son bulmasının ardından ise hiçbir şey olmamış gibi tünellerin üzeri kapatılmıştı. Bu gün ise bu olay tekrar gündeme geldi. Haber şöyle: Tarsus'taki gizemli kazıda çalışan arkeolog geçtiğimiz günlerde bir itirafta bulundu ve şu sözleri söyledi: Orada başka bir boyuta geçen gizli bir geçit kapısı var.

Öncelikle şunu belirtmek istiyorum bu olay hakkında çok fazla bilgi var. Yanlışı doğrusu ayrıt edilemeyecek kadar. Çünkü olayların gidişatı çok garip ve yapılan açıklamalar pek tatmin edici gelmedi bana. Böyle olunca bir sürü komplo teorileri üretilmiş, Türkiye’de yaşanan bir olay olduğu için Türk kaynaklardan araştırdım onların da kaynakçaları yok. Yani her siteden biraz okuyup hepsini ortak paydada birleştirip sizlere aktarmaya çalışacağım.

Öncelikle Tarsus kazısını en başından anlatayım. 2012 yılında bir haber ortaya çıktı. Bu haberde bir polis memurunun silahıyla şakalaşırken başından vurularak öldürüldüğü yazıyordu. Ama olayın içeriği çok farklıydı. Çünkü eşinin iddialarına göre polis memuru cinayete kurban gitmişti. Eşinin açıklamalarına göre polis memuru ölmeden önce kendisine şunları anlatmıştı:

Definecilerin içine muhbir olarak sızdım. Önemli bir kral mezarını kazıyorlar. İlçe Emniyet Müdürü görevlendirdi. Kaçakçılık Şube adına sızdım. Olup biteni rapor ediyorum. Lahtin içinde çok değerli hazineler var. Dün akşam lahit kapağı açılmadan Kaçakçılık Şube benim ihbarımla baskın yaptı. 7 kişi tutuklandı. Ancak bugün baktım ki tutanakta hazineden söz edilmiyor, lahtin içi boş yazıyor. İtiraz ettim. Emniyet Müdürü’ne anlatmaya gittim, beni susturdu. Meğer hepsi şebekenin içindeymiş.

Hikayenin sonrasını gelin polis memurunun eşinden dinleyelim.

https://www.youtube.com/watch?v=BAPHEWnETnA 2,15 devamını eşinden dinleyelim. 2,40

Tarsus kazısıyla ilgili Kod Adı Pegasus isimli kitabın yazarı Haluk Özdil ise Youtube kanalında hazine avcılarıyla polis memuru arasında çıkan tartışmanın paylaşma yüzünden çıktığını anlatıyor. Hatta bunları polisin karısının itiraf ettiğini söylüyor ama ben böyle bir haber kaynağı bulamadım.

https://www.youtube.com/watch?v=vheA-y028Ac 14,50 - 15,13

Haluk Özdil, kaçakçılar ve polis memurunun işbirliği yaptığını ancak paylaşım sırasında anlaşamadıkları için öldürüldüğünden bahsediyor ama 2021 eylül ayında paylaşılan bir habere göre ise Polisin eşi hala şehitlik hakkının teslim edilmesi için çabalıyor. Dediğim gibi çok çelişkili bilgiler var hangisi doğru hangisi yanlış anlaşılmıyor.

Okuduğum haberlerin geneline göre bu cinayet yıllardır göz ardı ediliyor. 15 temmuz darbesinin ardından Tarsus emniyet ekibinin FETÖ’cü olduğu ortaya çıkıyor ve hepsi tutuklanıyor. Bunun üzerine Polisin eşi Cumhurbaşkanına bir mektup yazarak dosyanın yeniden açılmasını talep ederek eşine şehitlik statüsü verilmesini istiyor. Ardından soruşturma yeniden başlıyor ve Tarsus’ta devlet tarafından kazı çalışmaları yürütülmeye başlanıyor. İşte tarsus kazısı böyle başlıyor.

Kazı yerinde çok büyük güvenlik önlemleri alınmıştı. Silahlı sivil insanlar ve istihbarat mensupları görev almışlardı. Mahallede su ve elektrik kesintileri oluyor, internet ve telefon hatları kesiliyor ve yer altında deprem benzeri titreşimler sürekli hissediliyordu.

Yetkililer bu kazı hakkında aylarca açıklama yapmamışlardı. Konu hakkında haberleri ilk olarak yerel medya kanalları yapmıştı. Daha sonrasında ise sosyal medyada yayılmıştı. Kazı bu şekilde ülke genelinde duyulmaya ve merak edilmeye başlamıştı. Bu kazı TBMM gündemine kadar geldi. Mersin Milletvekili Aytuğ Atıcı bölgeye gidip inceleme yapmak istemesine rağmen kesinlikle içeri alınmadı.

https://www.youtube.com/watch?v=olqOPeHZ4uw 1,10 – 2,29

Milletvekilinin bu açıklamasından sonra Vatikan’dan bir açıklama geldi ve Tarsus ilindeki arkeolojik kazılara karıştığı iddialarını yalanladı.

Olay diyorum ya kapalı bir kutu. Ne bir açıklama var ne herhangi bir şey. İçeride tabiki birkaç parça tarihi eser bulunduğuna dair açıklamalar yapılmış ancak bunlar bölgede alınan önlemlerle kıyaslandığında hiç tatmin edici cevaplar değil.

Bu kazının neden yapıldığına hatta neden gizlendiğine dair birkaç farklı teori var. Kimileri kral Dakyanus’un hazinesinin olduğunu, kimileri Hz Musa’nın sandığının yani Ahit Sandığının burada olduğunu, kimileri St. Paul’un kayıp İncil’inin burada olduğunu, kimileri toprağın altına gömülü ufoların olduğunu, kimileri de buradan başka boyuta geçen bir portal olduğunu ve saklı bir geçit kapısı olduğunu iddia ediyor.

Bu iddialardan en yenisi orada bir portal olduğu iddiasıydı. Peki bu iddia nasıl ortaya çıktı?

Medyaya 2022 yılında yansıyan bu haber aslında 2021 yılında Haluk Özdil tarafından bir YouTube kanalında iddia edilmişti. Haluk Özdil, orada yaşayan bir iki kişiyle konuştuğunu söyleyerek şunları anlatıyor:

31,26 – 32,56 https://www.youtube.com/watch?v=8NMBd3hXzJE&t=300s

Bir dakika, nasıl yani? Stranger Things dizisi gibi bir şeyden mi bahsediyoruz? Yani açılan bir boyut kapısından girerek başka bir boyuta geçebildiğimiz gibi, bu kapıdan bizim boyutumuza da farklı yaratıklar mı geçebiliyor?

Tabii ki geçemiyor. Öncelikle şunu anlamak gerekiyor. Boyut kapısı’ndan kasıt ne? Boyut kapısı yani portal denilen şey bir solucan deliği ise evet bir ucundan girip diğer ucundan başka bir boyuta veya zamana çıkmak Einstein’in genel görelilik teorisi ile tutarlı bir olay. Yani mümkün. Ama Solucan delikleri dev kütleli cisimlerdir. 2,5 milyon tane Güneş kütlesi kadar büyük kütleli olabilirler. Uzayı ve zamanı bükmelerinin ve her şeyi içine çekmelerinin sebebi de budur. interstaller filmine konu olan karadelikle ilgili bir video hazırlamıştım. Konu hakkında daha fazla detay isterseniz o videoma da göz atabilirsiniz.

Sonuç olarak karadelikler ile farklı boyutlara gitmek teoride mümkündür. Ama bir karadeliğin içine girmek tercih değil zorunluluktur. Çünkü çevresindeki her şeyi içine çeker. Dolayısıyla Dünya’nın içinde bir kara delikten ziyade ancak kara deliğin içinde bir Dünya olabilir.

Tarsus’taki portalın varlığına ilişkin hazırlanan haberler ve videolar hep birbirinden alınmış gibiler. Hepsi aynı kaynağı okumuş hepsi de aynı yanlışı anlamış. Bu kaynak NASA.

Google’a Dünya’nın manyetik alanındaki gizli portallar yazdığınız zaman karşınıza NASA’nın sitesi çıkıyor. Sitede paylaşılan yazı ise portalların ne olduğunu kısaca anlatarak “keşke var olsalardı” diyor. Sonra “var oldukları ortaya çıktı” diyerek devam ediyor.

Burada NASA’nın bu paylaşımını suçlamak gerek. Öyle bir başlık atılmış konuya öyle bir girilmiş ki insan gerçekten boyutlar arası bir portal bulunduğunu düşünüyor. Ancak yazının içeriğinde öyle yazmıyor. Güneş rüzgarlarının manyetosfere ulaşmasından bahsediyor. Dünya’nın manyetik alanı Dünya’yı Güneş rüzgarlarından korur. Korunan bu alana Manyetosfer denir. Ancak güneş rüzgarları bir şekilde manyetosfer bölgesine geçebiliyor. Bu da sanki bir portal varmışta Güneş rüzgarları Manyetosfere portaldan geçiyormuş gibi anlatılmış. Yani NASA mizahi bir benzetme yapmış. NASA’nın uzun süredir üzerinde çalıştığı “boyut kapıları” aslında Güneş rüzgarlarının Manyetosfere nasıl geçtiğiyle ilgili. Ortada portal falan yok.

Tarsus’ta portal olmadığı kesin olsa da sebebi kesin olmayan bir sürü soru hala gizemini koruyor. 150 metrekarelik alanın bir yıl boyunca kazılması, kimsenin görmemesi için mavi brandalar çekilmesi, özel harekat ekipleriyle korunan alana milletvekillerinin dahi girdirilmemesi, bir yıl sonra hiç kazılmamış gibi çukurların tekrar kapatılması ve daha niceleri. Hepsine sebep olan açıklama ise kaçak kazıların önüne geçilmesi ve güvenlik tedbirleri. Bunlara karşılık yapılan açıklama hiçte tatmin edici gelmiyor. Kimileri bu olayları Dünya dışı bir varlığa ait bulunmuş izlerle anlamlandırırken, kimileri ise boyutlar arası bir geçit kapısı bulunduğunu düşünüyor. Eldeki veriler hiçbir sonuca ulaşmamız için yeterli bilgi sağlamıyor. Ama bu konu yıllarca gizemini korumuş olsa da elbet bir gün gizem perdeleri açılacak ve olay açıklığa kavuşacaktır.

Peki siz bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz? Düşüncelerinizi yorum olarak yazabilir, araştırmalarıma destek olmak için kanalıma abone olabilirsiniz.

 

KAYNAKÇA

https://arkeofili.com/gizemli-tarsus-kazisinda-neler-bulundugu-aciklandi/ Gizemli Tarsus Kazısında Neler Bulunduğu Açıklandı

https://www.hurriyetdailynews.com/vatican-denies-digging-claims-for-st-pauls-bible-in-turkeys-tarsus-121753 Vatikan, Türkiye'nin Tarsus'unda Aziz Paul İncili'nin kazıldığı iddialarını yalanladı

https://www.gazetevatan.com/gundem/definecilerin-oldurdugu-polis-esinden-carpici-iddialar-1027717 2021 polis eşinin güncellenmiş haberi

https://www.yenicaggazetesi.com.tr/mersin-tarsustaki-gizemli-kazida-calisan-arkeolog-baska-boyuta-gecen-gizli-bir-gecit-kapisi-var-595231h.htm Tarsus'taki gizemli kazıda çalışan arkeolog: Başka boyuta geçen gizli bir geçit kapısı var

https://www.youtube.com/watch?v=5bKVfr9pvac ESRARENGİZ TARSUS KAZISI

https://yalansavar.org/2017/08/07/manyetik-alanlardaki-gizli-gecitler/ Manyetik alanlardaki “gizli geçitler”

https://www.nasa.gov/mission_pages/sunearth/news/mag-portals.html Dünyanın Manyetik Alanındaki Gizli Portallar

 

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SEWOL FACİASI

     16 Nisan 2014 saat 07:30 Güney Kore’de Sewol feribotu ağırlıkta lise öğrencileriyle beraber toplamda 476 kişiyi taşıyordu. Üçüncü kaptan Park Han-kyul ve  dümenci  yani ikinci kaptan Cho Joon-ki dümendeydi. Geminin Maenggol Kanalı'na  girmesine yaklaşık 4 km kalmıştı. Saat 08:20 Üçüncü kaptan,   ikinci kaptana direksiyon sisteminin otomatik pilottan manuel direksiyona geçirmesini söyledi. Çünkü Maenggol Kanalı, bir gemiyi içinden geçirirken aşırı dikkatli olmayı gerektiren güçlü sualtı akıntılarına sahipti. Olay anında koşullar sakindi ve Sewol sıklıkla kullanılan bir rotayı izliyordu. Kanalın farklı bölgeleri sığ suları gibi tehlikelerle doluyken feribotun yolunda şimdilik böyle zorluklar yoktu. Kimilerine göre   ikinci kaptan bu yolu aşmak için yeterinde iyi ve deneyim sahibi değildi. Ancak Kore deniz güvenliği mahkemesi’nin soruşturma raporlarına göre aynı kaptanın farklı gemide birden çok kez bu kanaldan geçtiği belirtiliyordu. Peki gemi kanala yaklaştığı zaman, ik

Süpersonik ses dalgalarıyla orman yangınları sondürülebilir mi?

Ateş pek çok kültürde kutsal sayılır; ışığının beden, ısısının ise ruhu olduğu düşünülürdü. Kimi uygarlıklar ateşe tapındılar. Zerdüştler ateşe, aydınlığa bakılarak ibadet ederler. Çünkü aydınlığın Tanrıları Ahura Mazda’nın fiziksel temsili olduğuna inanırlar. Ortodokslar kutsal Cumartesi günü Kudüs’teki Yeniden Diriliş kilisesinde mucizevi şekilde beliren bir aleve tanık olmak için toplanır. Baharın gelişinde Nevruz ateşi yakılır ve üstünden atlanır. Peki bu ateş nasıl oluşur? Ateşin oluşması için yanabilen bir maddenin tutuşma sıcaklığında oksijen ile temas etmesi gerekir. Yakıt ve oksijen sürekli temas halindeyse yanma sürekli olur. Alevin sönmesi de oksijenin ya da yakıtın yok edilmesi veya sıcaklığın düşürülmesi ile mümkündür. Bir orman yangınının sönmesi için birkaç yöntemimiz vardır. Bunlardan birisi yakıtın tükenmesini beklemektir. Yani tüm orman yok olduğunda yangın sönecektir. Başka bir yöntem ateşin hava ile temasını kesmektir. Bunu da ateşin üzerine su dökerek yapabil

NASA Okyanusları Keşfetmeyi Neden Bıraktı? | Eski haritalardaki canavarlar

     Dünyamızın yüzde 70’i sularla kaplıdır. Kalan %30 luk kısmın yaklaşık %30’u çöl %11’i buz %24’ü ise dağlıktır. Bu durumda insanların Dünya üzerinde normal şartlarda yerleşebileceği yaklaşık %10 alan vardır. Antarktika hariç Dünya’nın neredeyse tüm kıta yüzeyi araştırılmış olsa da okyanuslarımızın sadece %5 lik kısmı keşfedildi ve haritalandı. Bu da demek oluyor ki okyanusların %95i tamamen bilinmezlikten ibaret. Bilinmeyen şeyler genellikle ilgi çekicidir. Çünkü bilinmeyen boşluğu doldurmak insanın hayaline kalmıştır. Okyanusların bu bilinmeyen boşluğunda dans eden deniz kızlarını da hayal edebilirsiniz, devasa bir canavar balina da hayal edebilirsiniz. Büyük keşifler çağı olarak bilinen 1500 lü yıllarda denizciler bilinmeyen sulara yelken açıyorlardı. Bu uçsuz bucaksız sulara yelken açmak o dönemler için cesaret isteyen bir işti. Çünkü bu günkü gibi iletişim imkanlarının olmaması bir yana okyanusların derinliklerinde yaşayan bir canavarla karşılaşabileceklerini düşünürlerdi