Ana içeriğe atla

AY’DA SU BULUNDU, yine.

    


    Yaşamın kaynağı nedir desem muhtemelen bir çoğunuz aynı cevabı verirsiniz. Su. Su, yaşam için en temel kaynak, sağlık için ise zorunluluktur. Bir gün bile susuz kalmak insan sağlığına büyük derecede zararlar verebilir. Yaşadığımız yeryüzünde su sıkıntımız yok, en azından şimdilik. Bir yerden bir yere giderken yanımızda su bulundurmak çok kolay. Çantamıza atarız bir şişe yolumuza koyuluruz. Ama astronotlar için bu böyle olmuyor. Dünya’mıza en yakın gezegen olan Venüs’e 38 milyon km uzaklıktayız. Böyle bir yolculuk aylar alır. Aylar boyu astronotlara yetecek su demek daha büyük uzay araçları demek. Daha büyük uzay araçları demek daha fazla yakıt, daha fazla yakıtta daha fazla masraf demek.

Aynı zamanda başka gezegenlere de seyahat düşünülürse bu yolun yıllar alacağı da hesaba katılırsa, o kadar suyu gidilen her yere taşımak pek mümkün de değil. Bir yere ulaşabileceğimiz kadar suyu yanımıza alıp, ulaştığımız yerden kendimize su takviyesi yapmamız gerekiyor.

Sadece suyla da bitmiyor. İnsan, yaşamını sürdürebilmesi için aynı zamanda oksijene de ihtiyaç duyuyor. Bu şekilde uzun görevlerde bu kadar oksijeni de gidilecek yere götürmek pek mümkün değil. Gittiğin gibi bir de geri dönmek gerektiğini de hesaba katarsak bu iş gerçekten çok zorlaşıyor.

Öyle bir çözüm yolu bulmalıyız ki hem susuzluğumuzu gidermeli, hem oksijen üretmeli hem de yakıt tasarrufu sağlamalıyız. Sizce bunu nasıl yapabiliriz?  Uzaydaki suyu bularak.

Eğer uzayda su bulunursa, suyu elektroliz yoluyla oksijen üretmek için kullanabiliriz. Elektroliz dediğimiz şey elektrik akımının etkisiyle ortaya çıkan kimyasal ayrışmadır. Suyun bileşenleri Hidrojen ve Oksijendir. Elektroliz sonucu hidrojen ve oksijen birbirinden ayrılır. Bu sayede hem hidrojen hem de oksijen elde edilebilir. Ortaya çıkan hidrojen de uzay aracı yakıtı olarak kullanılabilir. Şimdi sorumuza tekrar dönelim. Uzayda neden su arıyoruz? Çünkü uzun uzay seyahatlerinde yanımızda tonlarca su götüremiyoruz. Bunu suyun olduğu gök cisimlerinden temin etmemiz gerekiyor. Aynı zamanda bulunan su elektroliz yoluyla oksijen ve hidrojen olarak bileşenlerine ayrılabilecek. Bu da hem insanın yaşaması için oksijen, hem de uzay aracı yakıtı olarak hidrojeni elde etmemizi sağlayacak.

Peki uzayda su var mı? Su evrende nadir bulunan bir madde değildir. Evrende herhangi bir yerde su bulunması doğal bir olaydır, mümkündür. Ancak bu su donmuş haldedir. Ay’daki veya herhangi bir gök cismindeki suyun iki potansiyel kaynağı vardır. Bunlardan biri, gök cismine çarpan ve içlerinde su barındıran kuyruklu yıldızlardır. Daha önce duydunuz mu bilmiyorum ama kuyruklu yıldızlara çamurlu su topu da deniyor. Yani kuyruklu yıldızlar içerisinde bol miktarda toz ve su bulunduruyor. İkincisi ise Güneş rüzgarındaki hidrojenlerin gök cisminin üzerinde bulunan minerallerindeki oksijen atomlarıyla kimyasal olarak birleşmesi sonucu suyun oluşması. Dünya üzerindeki sular da bu iki kaynak sayesinde oluşmuştur. Dünya’da suyun oluşumuyla ilgili bir video hazırlamıştım sağ üst köşeden ona da ulaşabilirsiniz.

Dünya dışı bir yerde suyun olduğu yerlerde koloniler oluşturulabilir. Ya da bu bölgelerde üsler oluştularak gezegenler arası dinlenme tesisleri kurulabilir. Çok uzak bir hayal gibi görünse de neden olmasın ki?

Su, insanlığın evrene açılabilmesi için temel ihtiyaçlarını karşılayabilecek bir madde. İşte bu sebepten dolayı bilim insanları suyu her bulduklardında ilk kez bulmuş gibi seviniyorlar. 

Geçtiğimiz gün de Ay’da su bulundu. Evet yine. Yine diyorum çünkü Ay’da su bulunduğuna dair daha önceki yıllarda da haberler vardı. Hatta bu olasılık ilk olarak 1961 yılında Caltech üniversitesi araştırmacıları tarafından ortaya atılmıştı. Bunun ilk kanıtı ise 2008 yılında Ay’ın kaya parçaları üzerinde yapılan çalışma sonucu volkanik cam baloncuklarında hapsolmuş su moleküllerinin bulunmasıyla da ortaya çıktı.

Bugün Ay’da suyun yeniden keşfedilmesi ise 2020 yılında Çin’in Ay uzay aracının getirdiği örneklere dayanıyor. Nature Geoscience’da yayımlanan araştırmada, meteorların Ay yüzeyine çarptığında oluştuğu düşünülen çok küçük cam küreler içinde, Ay yüzeyinde dağılmış halde trilyonlarca ton su bulunabileceği belirtildi. Bu sular da az önce bahsettiğim elektroliz sayesinde hem yakıt hem oksijen hem de içme suyu olarak kullanılabilecek.

Peki bunun ne önemi var. Ay’da su varmış yokmuş kime ne kardeşim... NASA’nın 2025 yılında Ay yüzeyine yeniden insan göndermeyi hedeflediği bir görevi var. Artemis 3 misyonu. Nasa bu misyonuyla mürettebatını Ay’ın güney kutbuna gönderecek. Ay’da kurulacak üs ile insanoğlunun Ay’da kalıcı olması hedefleniyor. Ay’a gidilmesinden yaklaşık 5 yıl sonrasında yani 2030 yılında da Ay üzerinden Mars’a insan gönderilmesi projesi düşünülüyor.

2030 yılı Mars’a insan göndermek için çok yakın bir gelecek. NASA bu hedefini bu kadar kısa sürede gerçekleştirebilir mi bilemiyorum. Ama bunu düşünmek bile heyecan verici.

Evet Ay’da bulunan sular bugün bizim hiçbir işimize yaramıyor. Fakat şöyle bir şey var, Newton’da kütle çekim kanunlarını bulduğunda “bir gün bununla uzaya uydu atılır” diye düşünmemişti. Öğrenmek ve keşfetmek her zaman işe yarar. Bu gün değilse bile bilgiler elbet bir gün işe yarar hale gelecektir.

Kanalımın gelişmesi için desteklerinize ihtiyacım var. Eğer videomu beğendiyseniz like atmayı ve abone olmayı unutmayın. Konu hakkındaki düşünceşerinizi de yorum olarak bırakın. Bu sayede kanalımın büyümesine ve daha fazla kişiye ulaşmama yardımcı olacaksınız. Bir sonraki videoda görüşmek üzere.

 

KAYNAKÇA

https://www.birgun.net/haber/ay-da-insan-yasamini-destekleyebilecek-su-kaynagi-buldu-426599

https://abcnews.go.com/Technology/wireStory/new-source-water-found-moon-samples-china-mission-98162299 Çin misyonundan alınan ay örneklerinde yeni su kaynağı bulundu

https://en.wikipedia.org/wiki/Lunar_water

https://www.kozmikanafor.com/gunessistemindesuarayisi/

Yorumlar

Bu blogdaki popüler yayınlar

SEWOL FACİASI

     16 Nisan 2014 saat 07:30 Güney Kore’de Sewol feribotu ağırlıkta lise öğrencileriyle beraber toplamda 476 kişiyi taşıyordu. Üçüncü kaptan Park Han-kyul ve  dümenci  yani ikinci kaptan Cho Joon-ki dümendeydi. Geminin Maenggol Kanalı'na  girmesine yaklaşık 4 km kalmıştı. Saat 08:20 Üçüncü kaptan,   ikinci kaptana direksiyon sisteminin otomatik pilottan manuel direksiyona geçirmesini söyledi. Çünkü Maenggol Kanalı, bir gemiyi içinden geçirirken aşırı dikkatli olmayı gerektiren güçlü sualtı akıntılarına sahipti. Olay anında koşullar sakindi ve Sewol sıklıkla kullanılan bir rotayı izliyordu. Kanalın farklı bölgeleri sığ suları gibi tehlikelerle doluyken feribotun yolunda şimdilik böyle zorluklar yoktu. Kimilerine göre   ikinci kaptan bu yolu aşmak için yeterinde iyi ve deneyim sahibi değildi. Ancak Kore deniz güvenliği mahkemesi’nin soruşturma raporlarına göre aynı kaptanın farklı gemide birden çok kez bu kanaldan geçtiği belirtiliyordu. Peki gemi kanala yaklaştığı zaman, ik

Süpersonik ses dalgalarıyla orman yangınları sondürülebilir mi?

Ateş pek çok kültürde kutsal sayılır; ışığının beden, ısısının ise ruhu olduğu düşünülürdü. Kimi uygarlıklar ateşe tapındılar. Zerdüştler ateşe, aydınlığa bakılarak ibadet ederler. Çünkü aydınlığın Tanrıları Ahura Mazda’nın fiziksel temsili olduğuna inanırlar. Ortodokslar kutsal Cumartesi günü Kudüs’teki Yeniden Diriliş kilisesinde mucizevi şekilde beliren bir aleve tanık olmak için toplanır. Baharın gelişinde Nevruz ateşi yakılır ve üstünden atlanır. Peki bu ateş nasıl oluşur? Ateşin oluşması için yanabilen bir maddenin tutuşma sıcaklığında oksijen ile temas etmesi gerekir. Yakıt ve oksijen sürekli temas halindeyse yanma sürekli olur. Alevin sönmesi de oksijenin ya da yakıtın yok edilmesi veya sıcaklığın düşürülmesi ile mümkündür. Bir orman yangınının sönmesi için birkaç yöntemimiz vardır. Bunlardan birisi yakıtın tükenmesini beklemektir. Yani tüm orman yok olduğunda yangın sönecektir. Başka bir yöntem ateşin hava ile temasını kesmektir. Bunu da ateşin üzerine su dökerek yapabil

NASA Okyanusları Keşfetmeyi Neden Bıraktı? | Eski haritalardaki canavarlar

     Dünyamızın yüzde 70’i sularla kaplıdır. Kalan %30 luk kısmın yaklaşık %30’u çöl %11’i buz %24’ü ise dağlıktır. Bu durumda insanların Dünya üzerinde normal şartlarda yerleşebileceği yaklaşık %10 alan vardır. Antarktika hariç Dünya’nın neredeyse tüm kıta yüzeyi araştırılmış olsa da okyanuslarımızın sadece %5 lik kısmı keşfedildi ve haritalandı. Bu da demek oluyor ki okyanusların %95i tamamen bilinmezlikten ibaret. Bilinmeyen şeyler genellikle ilgi çekicidir. Çünkü bilinmeyen boşluğu doldurmak insanın hayaline kalmıştır. Okyanusların bu bilinmeyen boşluğunda dans eden deniz kızlarını da hayal edebilirsiniz, devasa bir canavar balina da hayal edebilirsiniz. Büyük keşifler çağı olarak bilinen 1500 lü yıllarda denizciler bilinmeyen sulara yelken açıyorlardı. Bu uçsuz bucaksız sulara yelken açmak o dönemler için cesaret isteyen bir işti. Çünkü bu günkü gibi iletişim imkanlarının olmaması bir yana okyanusların derinliklerinde yaşayan bir canavarla karşılaşabileceklerini düşünürlerdi